TÜRKİYE’DE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ,KURAKLIK VE TARIMSAL SULAMA
Metin Aydın
Kuraklık, “Yağışların, kaydedilen normal seviyelerinin önemli ölçüde altına düşmesi sonucu, arazi ve su kaynaklarının olumsuz etkilenmesine ve hidrolojik dengenin bozulmasına sebep olan doğal olay” olarak tanımlanabilir. Tarımsal üretimi etkileyen faktörler toprak, tohum, insan ve iklimdir. Bunlardan iklim dışında kalan diğer faktörler genellikle kontrol ve ıslah edilebilir. 21. YY’da beklenen iklim değişikliği, küresel ısınma ve kuraklık afetleri neticesinde, büyük oranda tarımsal ürün kayıpları meydana geleceği tahmin edilmektedir. Tarımı etkileyen en önemli meteorolojik faktörler yağış, sıcaklık, rüzgâr, nem, güneşlenme süresi ve şiddeti olarak sayılabilir.
Türkiye’de yıllık yağış ortalaması 640 mm civarında olmasına rağmen yağış dağılımının düzensizliğinden dolayı birçok bölgede su sıkıntısı ve kuraklık yaşanmaktadır. Kuraklık tabiatın gizli bir tehlikesidir. Uzun süreli kuru hava, nem azlığı yaratarak bitki, orman ve su kaynaklarında azalmaya sebep olur ve neticede, ciddi çevresel, ekonomik ve sosyal problemler ortaya çıkar. Türkiye, batıda ve güneyde Akdeniz iklimi ile güneydoğuda ise, Çöl iklimleriyle sıkı bir temas halindedir.
Yağışa bağlı iklim sınıflandırmalarında kabul edilen esaslara göre, yıllık ortalama yağışı 250 mm’den az olan yerler “kurak”, 250-500 mm arası olan yerler ise “yarı kurak” iklime sahip olarak tanımlanmıştır. Türkiye'de İç Anadolu ile Doğu Anadolu’nun önemli bir kısmı yarı kurak iklim alanına girmektedir.
Yağışın yanında sıcaklık, nispi nem ve güneşlenme süresi gibi diğer faktörler dikkate alındığında Türkiye’de kuraklıktan etkilenen alanların sınırlarının genişlediği görülmektedir. Buna göre, İç Anadolu'nun tamamı, Doğu Akdeniz, Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin bir kısmı kurak özelliğe sahip olup, yer yer çöl ve çok kurak özellik gösterirler.
Türkiye'nin büyük bir kısmında yağışlı günler sayısı azdır ve bölgelere göre ortalama 60 ile 175 gün arasında değişmektedir. Karadeniz kıyılarında yağışlı günlerin sayısı 138-141, İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde yağışlı günler sayısı 100’ün altına düşer.
Türkiye'de kuraklığa etki eden belli başlı faktörler atmosferik koşullar, fiziki coğrafya faktörleri ve iklim koşullarıdır.
Yeryüzünde iklim özelliklerinin meydana gelişinde fiziki coğrafya faktörlerinin önemli etkileri vardır. Bunlar denize yakınlık uzaklık, yükselti ve diğer coğrafik özelliklerdir. Türkiye yüksek bir ülkedir ve ortalama yükseltisi 1100 m’den fazladır. Türkiye'de bölgeler, hatta yöreler arasında görülen kuvvetli iklim farkları, her şeyden önce, mevcut yükselti farkının bir sonucudur.
Türkiye yıllık toplam yağışlarının yüzde 35'ini kış aylarında almaktadır. Bunu ilkbahar ve sonbahar mevsimleri izlemekte, yaz aylarında ise bu oran yüzde 11'e düşmektedir.
Atmosferik koşulların yanında topoğrafik koşullar da kurak alanların belirlenmesinde önemli rol oynar. Türkiye'yi kuzeyden ve güneyden kuşatan dağ sıraları yağış miktarı bakımından ülkemizi iki farklı bölgeye ayırır.
Türkiye'nin yıllık ortalama yağış dağılışı incelenirse, Türkiye'de en fazla yağış alan yerlerin kıyı kuşağına giren alanlar olduğu görülür. Buna karşılık iç bölgelerde yağışlar belirgin bir şekilde azalmaktadır.
1960’lı yıllardan itibaren Doğu Akdeniz Havzası'nda ve Türkiye’de başlayan yağışlarda azalma etkili olmaya başlamıştır. Uzun süreli ortalamaların çok altındaki yağış koşullarına bağlı olarak, Türkiye'de tarımsal ve hidrolojik kuraklıklar da ortaya çıkmıştır. Su açığı ve su sıkıntısı, yalnız tarım ve enerji üretimi açısından değil, sulamayı, içme suyunu, öteki hidrolojik sistemleri ve etkinlikleri içeren su kaynakları yönetimi açısından da kritik bir noktaya ulaşmıştır.
Türkiye son yıllara kadar bir tarım ülkesi olarak ekonomisi tarıma dayanmaktaydı. Ancak 80’li yılların başından itibaren sanayinin büyük bir gelişme göstermesi sonucu tarımdan elde edilen gelirler geri plana itilmiş, tarım lokomotif sektör olma özelliğini kaybetmiştir. Türkiye’de tarıma elverişli topraklar toplam yüzölçümün yüzde 35’ni oluşturmaktadır. Bu topraklar içinde 1. ve 2. sınıf arazinin toplam alanı yüzde 15’tir. Tarıma elverişli olmayan toprakların alanı ise yüzde 65’dir.
Ülkemiz düzensiz bir yağış rejimine sahiptir. Bu da ülkemizin, şiddeti değişmekle birlikte zaman zaman kuraklık riskiyle karşı karşıya olduğunu göstermektedir. Ülkemiz kurak bölgelerindeki buğday üretimi mevcut iklim tiplerinin çok değişken olan şartlarına sıkı sıkıya bağlıdır. Bu bağlılığın sebebi ise sulamalı tarım yapılan araziler dışındaki tarım sahalarında modern tarım metotlarının uygulanmamasıdır.
Türkiye’de bazı yıllarda yıllık buğday üretim miktarları ülke ihtiyacının üstünde olurken bazı yıllarda ise ülke ihtiyacını karşılayamamaktadır. Bunun nedeni ise tarım faaliyetleri ile iklim arasındaki sıkı ilişkidir. Ekili- dikili alanlar genişledikçe, özellikle kuru tarım alanı büyüdükçe nadas topraklarının da hızla arttığı görülmektedir. Son 50 yılda nadas topraklarının yüzde 5’den , yüzde 11’e yükseldiği görülmektedir.
Türkiye’nin çeşitli bölge, bölüm ve yöreleri arasında; iklim, bitki örtüsü, yerleşme ve ulaşım bakımından olduğu gibi topraktan faydalanma bakımından da büyük ayrılıklar görülür. Genel olarak yazların sıcak ve kurak geçtiği ülkemizde ziraatta su, problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Bugün gelişi güzel yapılan sulamanın 1⁄4’ü pamuğa ayrılmakta, ikinci sırada ise sebze, buğday meyve bahçeleri, şekerpancarı, mısır ve pirinç tarlaları gelmektedir. Bugün sulamanın en önemli problemi çok pahalıya mal olmuş büyük tesisler ile suyun kullanılması arasındaki dengesizliktir. Bu durumu düzeltmek için su dağıtma kanalları ile tarla içi sulama tesisleri yapmaya önem vermek gerekmektedir. Suya en çok gereksinim duyan sektör tarımdır. Tarıma harcanan suyun büyük bir bölümü sulama tekniğindeki aksaklıklardan dolayı boşa gitmektedir. Sulamada, geleneksel yöntemler yerine modern yöntemler kullanılmalıdır.
Yanlış sulama sonucu toprağın aşınma, suyla dolma ve tuzlanması sonucunda verimini yitirmesine de neden olmaktadır. Sulama tekniklerinden en verimli olanı yağmurlama ve damlatmalı sulama sistemidir. Yağmurlama veya damlatmalı sulama sistemi, su kullanımını yüzde 70 azaltırken, ürün miktarını ise yüzde 90 artırmaktadır.
Türkiye, dünya üzerinde kuraklığın sürekli olarak tehdit oluşturduğu yarı kurak bir kuşakta yer almaktadır. Özellikle tarımda doğal koşulların etkisine açık bir yapıda olan bitkisel üretimimizde kuraklık nedeniyle büyük dalgalanmalar olmakta,gıda açığı ve yüksek fiyatlar ortaya çıkmaktadır.
21. yüzyılda yaşanabilecek iklim değişikliği nedeniyle ortaya çıkacak kuraklığın bu sıkıntıların daha da artmasına sebep olması beklenmektedir. Bu nedenle kuraklığın, değişik disiplinlerden uzmanların oluşturduğu bir merkez tarafından sürekli olarak izlenmesi ve tehlike iyice büyümeden gerekli uyarılar yapılarak oluşabilecek zararların en aza indirilmesi büyük önem arz etmektedir.
Yorumlar