TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI
Kabul Tarihi: 7.11.1982
BİRİNCİ KISIM
Genel Esaslar
I. Devletin şekli
MADDE 1. – Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
II. Cumhuriyetin nitelikleri
MADDE 2. – Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, Demokratik, Laik ve Sosyal bir hukuk Devletidir.
III. Devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, millî marşı ve başkenti
MADDE 3. – Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı “İstiklal Marşı”dır. Başkenti Ankara’dır.
IV. Değiştirilemeyecek hükümler
MADDE 4. – Anayasanın 1’inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2’nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3’üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
Anayasamızdan da anlaşılacağı üzere Hepimiz Türk’üz. Türk olmamız diğer ülkeleri, milletleri korkutmamalıdır. Dünya üzerinde birçok devlet, millet ve ırk vardır. Hepsi kendisini koruma altına almış, birlik ve beraberlik içinde kendi sınırları içerisinde yaşamaktadır. Kendini Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gören ve ben Türk’üm diyen her din ve ırka mensup vatandaşımız Türkiye Cumhuriyeti’nin koruması altındadır. Alt kimlik, üst kimlik, Türkiyelilik yoktur. Zira insanlar doğarlarken hangi ırka ait olacaklarına dair kendilerine tercih hakkı verilmemektedir. Doğada yaşayan tüm canlılar için durum bu merkezde iken, insanları ırklara bölmek ve üstünlük taslamak, dinleriyle dilleriyle donlarıyla uğraşmak, neticede Hitler mantığını doğurur. 83 milyon insanın yaşadığı T.C. Devletinin topraklarında, yaşayan nüfusu etnik olarak kategorilere ayırmanın tek mantığı, olsa olsa T.C. Devletini bölme, parçalama ve hazmetme peşinde olanların bir planıdır. Zira binlerce yıldır Anadolu topraklarında yaşayan insanlara coğrafi bir anlam ve tanımlama gereği ile “Türk” tanımı yapılmıştır. Irka ve kafatasçılığa dayalı bir tanım değildir bu. Mustafa Kemal Atatürk’ün; “NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE” özdeyişi, bu topraklarda binlerce yıl birlikte yaşamış kitleleri bütünleştirmek, ileri medeniyetler seviyesine çıkarmak adına birlik ve bütünlük ifade edici bir tanımlama olarak söylenmiştir. Kafatasçılık anlamında asla algılanmamıştır. T.C. Devleti’nin Vatandaşlık kimliği verdiği bu insanların bir bütünün içinde algılanmasını temin yönünden “TÜRK” ibaresi kullanılmaktadır. Devletin bölünmez bütünlüğü adına, ülke topraklarının bir bölümünü ayırma düşüncesi dışında hiçbir kimseye hissettiği kimlik dolayısıyla baskı ve zulüm yapıldığı iddia edilemez. Bu asla T.C. Devletinin bir politikası olmamıştır. Türkiye üzerinde oyun peşinde olan egemen güçlerin dayatması ve tezgahları zaman zaman basiretsiz yöneticilerin ve politikacıların, askeri darbe sevdalılarının bu oyunlara bilerek ya da bilmeyerek gelmeleri sonucunda insanlar arasında ırk, mezhep çatışmaları körüklenmiş ve tezgahlanmıştır. Tüm bu provokasyonlara rağmen, Anadolu topraklarındaki vatandaşlarımızı birbirlerinden kopartacak, birbirlerinden ayıracak çatışmaların çıkmasında yine de etkili olamamışlardır. Zira aynı havayı teneffüs eden, aynı suyu içen, aynı topraklardan beslenen insanları, ne kültürel anlamda, ne de etnik anlamda birbirlerinden ayırmanın, koparmanın zorluklarını kendileri de fark etmişlerdir. Ülkeyi bölmek ve zayıflatmak adına, milliyetçilik, din, mezhep, etniklik sürekli kışkırtılmakta, bireyleri karşı karşıya getirebilecek oyunlar farklı aktörlerle sürekli tekrar edilmektedir. Vatandaşlarımızı ayrıştırmanın bir gereği olarak, insanların inançlarını ve yaşam biçimlerini kullanarak bu kadarı Kürt, bu kadarı Laz, bu kadarı Çerkez, bu kadarı Alevi, bu kadarı Süryani, bu kadarı Keldani, bu kadarı Yahudi, bilmem ne kadarı Ermeni, kala kala şu kadar milyon Türk kaldı derseniz ve ülkedeki Türk kimliğini tartıştıracak dayatmalara giderseniz, fizik kanunlarında da olduğu gibi ‘HER ETKİ TEPKİ DOĞURUR’. Sonra Türkiye’de milliyetçilik artıyor demeyin … Türkler olarak bizim ‘ARI IRK’ oluşturma düşüncemiz ve niyetimiz olmadı, biz, bize sığınan herkese kucak açarız. Tarihimizde bunun örnekleri iyi bilinmektedir. Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı Çerkez’i, Ermeni’si, Yahudi’si, Alevi’si, Sünni’si yıllarca birlikte yaşadığımız bu topraklarda, hep ‘Türk’üz’ diye haykırdık. Ayyıldızlı bayrak altında, Misak-ı Milli sınırları içinde hepimiz, hangi kökenden olursa olsun, Türklüğümüzle gurur duyduk.
Biz diyor muyuz;‘ Amerikan halkının şu kadarı İngiliz, bu kadarı Alman, bu kadarı Çekoslovak, bu kadarı vs ... Almanlar’ın bu kadarı Avusturyalı, bu kadarı Çek, bu kadarı vs ... Fransızlar’ın bu kadarı bilmem nereli, vs ... demiyoruz !!!
E biz ne diyoruz. Aklın yolu birdir!!!