Soluduğumuz havanın, içtiğimiz suyun ve aldığımız gıdaların temiz ve kaliteli olması sağlığımız için gereklidir. Bazı kayaç ve minerallerin, soluduğumuz havadaki tozların, içtiğimiz sudaki elementlerin insan sağlığı üzerindeki etkilerinin araştırılması, bunların coğrafi dağılımlarının ve çözüm önerilerinin ortaya konmasında Tıbbi Jeoloji ve Tıbbi Coğrafya çalışmalarının önemi oldukça fazladır. Anadolu’nun birçok yerinde faylar ve kırıklara bağlı derinlerden gelen magma ve sıcak mineralli suların etkisiyle çok çeşitli mineral zenginleşmeleri olmuştur. Yerkürenin derinlerinden gelen bu sular önce topraklar, bilahare bu topraklarda yetişen tarımsal ürünler aracılığı ile insan sağlığını etkilemektedir. Bu topraklar etkilendikleri minerallerin şekline ve miktarına göre o denli karışmıştır ki, birbirlerine komşu köylerde bile içme suyunun biri granit kayaçlardan, diğerinde kireçtaşı kayaçlarından, bir diğeri kumlu kayaçlardan çıkar ve insan sağlığını farklı şekillerde etkileyen unsurlar içerir. Bu farklılaşmalar birçok hastalıkların da oluşmasının nedenidir.
İşte bu noktada burada kayaç ve insan sağlığı bağlamında tıp ve jeoloji yani tıbbi jeolojiden söz edebiliriz. Deprem, sel felaketi, çığ, kaya düşmesi hayatımızın birkaç saniyesinde veya bir kaç dakikasında etkili olurken, asbest, eriyonit, silis gibi mineral tozlarının solunum yoluyla alındığında sağlığı olumsuz etkileri; arsenik, cıva, kurşun, kadmiyum elementleri ile radon gazının zehirleyici özelliği; iyot, selenyum, çinko, demir, mangan, bakır, sodyum, kalsiyum, magnezyum vd. elementlerin azlığı ya da çokluğu insan bedenini doğumdan ölüme kadar etkileyen birer doğal afet konumundadır. Ülkemiz coğrafyası ve jeolojik yapısındaki çeşitlilik dikkate alındığında, belli yöre ve bölgelerde, insanların kansere yakalanmaları, genç yaşta dişlerinin lekeli-hareli olması ve evlenme çağına geldiklerinde utançlarından ön dişlerini çektirmeleri ve dişlerini çamaşır suyuyla yıkamaları, iskelet yapılarının bozulması, derilerinde fiziksel değişikliklerin ortaya çıkması, boylarının cüce kalması vb. nedenlerle sağlıklarının bozulması bir kader bir yaşam tarzı olarak bilinmekte ve benimsenmektedir. Oysa bunların temel nedenleri arasında toprak, su ve hava yoluyla yaşamımızı etkileyen element ve mineral gibi doğal jeolojik unsurların ve süreçlerin rolü bulunmaktadır. Tıbbi jeolojinin konuları arasında soluduğumuz havadaki asbest, eriyonit gibi kanserojen mineral tozları, içme suyunda arsenik ve florür gibi elementlerin sağlığa etkisi, insan kökenli kirlenmeler, topraktaki iyot ve selenyum gibi elementlerin etkileri, kadınlarda kil yeme alışkanlığı, doğal radyasyonun etkileri ve birçok konu bulunmaktadır. Çevresel ve mesleki akciğer hastalığı nedenlerinden en önemlilerinden birisi soluduğumuz havadaki asbest mineral tozu ile lifleri ve eriyonit mineral tozudur. Asbest tozları kanser nedeni olup, DSÖ’nce 1A kanserojen madde grubuna dahil edilmiştir.Asbest mineral toz ve lifleri uzun süre solunduğunda akciğer zarı kanserine, mezotelyomaya neden olmaktadır. Türkiye’de 51 ilde asbest yatakları bulunsa da başlıcaları Eskişehir, Çankırı, Denizli, Sivas, Hatay, Bursa, Çanakkale, Çorum ve Amasya illerinde bulunmaktadır. Türkiye’de ikinci risk taşıyan mineral tozları bazı yerleşim birimlerindeki volkanik tüfler içinde bulunan eriyonit mineralidir. Eriyonit mineral tozu uzun süre solunduğunda karın zarı kanseri ve mezotelyomaya yol açmaktadır. Bu mineral özellikle Nevşehir ilinde bazı köylerde yoğun bir şekilde bulunmakta, hali hazırda insanların eriyonit minerali tozuna maruziyeti devam etmektedir. Mesleki toz hastalıklarına yol açan unsurların başında kuvars gibi bazı mineral tozları gelmektedir. Bunlar içinde en önemlisi silikozise yol açtığı bilinen kristal silika tozudur. Özellikle kuvars öğütme değirmenlerinde, kot ağartma işinde çalışanlarda yoğun olarak etkili olmaktadır. Latmos dağlarında pek çok kuvars ve feldispat maden ocağı vardır. Bu ocaklardan çıkarılan madenler, çıkarıldıkları bölgelere yakın bulunan köylerde ve Çine ilçesinde işlenmektedir. Adnan Menderes Üniversitesi ve TTB’nin bu bölgede yaptıkları çalışmalarda bu madenlerin çıkarıldığı ve işlendiği yerleşim yerlerinde yaşayan insanlarda silikozis hastalığı ve akciğer kanserleri, bunlara bağlı ölümlerde artış saptanmıştır. Kömür tozu uzun süre solunması sonucu akciğerlerde antrakozis denen kömür işçisi pnömokonyozuna yol açmaktadır. O nedenle kömür madenciliğinde çalışan işçiler ciddi risk altındadır. Bu işçileri aynı zamanda silikozis maruziyeti altındadırlar. Ayrıca kömürlerin çoğu arsenik içermektedir.
Endüstriyel mineraller ve metalik minerallerin tozlarının akciğerlerde oluşturduğu harabiyete pnömokonyozlar denir. Demir, alüminyum, mangan, berilyum, talk, kaolen gibi minerallerin tozları pnömokonyoz nedenidir.
Türkiye’de önemli halk sağlığı sorunlarından birisi de içme sularındaki arsenik ve florür sorunudur. Sağlık için içme suyunda arsenik derişimi sınırı, DSÖ tarafından 10 mikrogram/litre öngörülmüştür. İçme suyu yoluyla uzun süre litrede 10 mikrogram üzeri su tüketildiğinde deri ve mesane kanseri, akciğer kanserine neden olmaktadır. Ülkemizin jeolojik yapısı dolayısıyla doğal arsenik kaynaklarının çokluğu dikkati çekmektedir. Birçok yerin içme suları sınırın üzerinde arsenik derişimine sahiptir. Kütahya Emet-Hisarcık havzası, Nevşehir ili ile Kırşehir iline bağlı bazı yerleşim yerleri buna örnek gösterilebilir. Aydın ili ile Manisa ilinde çok fazla sayıda jeotermal santral bulunmaktadır. Bu illerde Orman Bakanlığı ile üniversitelerin yaptığı araştırmalarda jeotermal santral işletimine bağlı olarak yeraltı sularında normalin 300 katı fazlasına kadar varan arsenik saptanmıştır. Aydın’da yapılan bir çalışmada ise Nazilli ve Germencik ilçeleri arasında bulunan yeraltı sularında yüzde 40’a varan oranlarda jeotermal kaynaklı arsenik bulaşı olduğu saptanmıştır. İçme sularında flor derişimi 0,5 ile 1,5 miligram/litre arası sağlık bakımından gereklidir. Bunun altında ve üstündeki değerler sağlık riski taşımaktadır. İçme suları yoluyla litrede 1,5 miligram sınırın üzerinde su tüketildiğinde diş ve iskelet florozisi olmaktadır. Dişlerde lekelenme, iskeletlerde eğrilme, kamburlaşma olmaktadır. İçme sularında sınırın üstünde flor tespit edilen illerin başında Nevşehir, Kırşehir, Isparta, Ağrı, Eskişehir gelmektedir. Su ve besinler yoluyla yeterli iyot alınamadığında zeka geriliği, düşükler, boy kısalığı ve birçok hastalığa yol açmaktadır. Türkiye coğrafyası daha çok dağlık ve platolar şeklindedir. Bu durum iyodun kayaç ve topraklardan kar ve yağmur sularıyla yıkanmasıyla giderilmesine yol açmaktadır. Dolayısıyla bu bölgelerde tüketilen besinlerde ve suda iyot azlığı olmaktadır. Niğde, Ankara, Kırşehir ve Kastamonu’nun bazı köylerinde yaşayan halkta guatr hastalığı bakımından dikkate değer bir fazlalık görülmektedir. Doğal radyasyon sağlık için risk oluşturabilir. Özellikle granitik, siyenit, pegmatit damarlarında, bazı volkanik kayalarda ve altere zonlarda, kumtaşlarında ve bu kayaların kumlarında doğal radyasyon değerleri dikkate değerdir. Bu yerler arasında; Manisa-Köprübaşı, Çanakkale Ezine ilçesi Geyikli sahili, Küçükkuyu ile Ayvacık arasında kalan bazı köyler, Eskişehir Kaymaz, Beylikova ilçesi Karacaören ve Yozgat-Sorgun sayılabilir. Türkiye Atom Enerji Kurumunun yaptığı çalışmada Aydın’da Buharkent-Nazilli- Efeler-Germencik hattı ile Söke-Koçarlı-Karpuzlu-Çine-Bozdoğan hattında başta Radon olmak üzere bazı radyoaktif madde değerleri Türkiye ortalamasından fazla saptanmıştır. Bunların sebebi ise bu hatlarda bulunan jeotermal santraller ile maden ocaklarıdır. Jeolojik yapı dolayısıyla genel olarak ülkemiz toprakları kireçlidir. Kireçli topraklarda özellikle çinko ve demir elementler toprağa, dolayısıyla besinlere geçememektedir. Bu durum insanlarda çinko ve demir eksikliği nedeni olmaktadır. Ülkemizin bazı yerlerinde yaşayan özellikle kadınlarda demir eksikliğine bağlı olarak toprak ve kil yeme alışkanlığına bağlı olarak sağlık sorunları yaşanmaktadır. Bu olaylar Kırşehir, Hatay, Yozgat, Çankırı, Konya, Ankara’nın bazı yerlerinde yoğun olarak tespit edilmiştir. İnsan kaynaklı etkilenmelerde en önemli etki maden çıkarma, arıtma işlemlerinin yapıldığı alanlardaki atıkların yol açtığı asit maden drenajı olaylarıdır. Gerek işletilmekte olan ve gerekse terk edilmiş maden ocakları çevresinde asidik ortamda kimyasal reaksiyonlar olmakta ve bunun sonucu olarak yer altı suyu, toprak ve besin kaynakları kirlenmektedir. Konya-Sızma ve Ladik’de kurşun ve cıva, Ödemiş ve Beydağ’da cıva, Ulukışla Maden’de kurşun, Balya’da kurşun, Lapseki Koru Dere’de kurşun, Kütahya-Gümüşköy’de gümüş işletmeleri terk edilmiş ocaklar ve çevresi ile kömür madenleri çevresindeki kuyu ve içme suları kirlenmektedir. Buna benzer diğer bir etkilenme Aydın ili Kisir köyünde ve İzmir ili Gaziemir ilçelerinde yaşanmaktadır. Kisir köyünde Latmosta işletilen bazı uranyum kuyularının açık bırakılmasına, Gaziemir’de ise radyoaktif atıkların toprak altına gömülmesi sonucu bu yerleşim yerlerinde toprak ve içme sularında yapılan ölçümlerde radyoaktif kirlilik saptanmıştır. Jeotermal santrallarden kaynaklı borlu sıcak sular ile Emet ve Hisarcık bor madenlerinden kaynaklı borlu suların alıcı nehir ve derelere, göllere deşarj edilmesiyle tarım toprakları ve su kaynakları kirlenmektedir. Aydın’da 2010 yılında yapılan bir çalışmada Büyük Menderes Nehir suyu ile sulanan topraklardaki bitkilerin yüzde 80’de bor toksisitesi saptanmıştır. Jeotermal santrallerden salınan yoğuşmayan gazlar içinde bulunan radon ve karbondioksite bağlıda sağlık problemleri yaşanmaktadır. Bir bölgenin toplum sağlığı üzerindeki etkilerini açıklığa kavuşturmak için o bölgenin vakalarını, sıklığını ve bu hastalıkların küresel dağılımını bilmek gerekir. Bir hastalığı önleyebilmek için her şeyden önce neden ve nerede ortaya çıktığını bilmek gerekir. Burada ‘’nerede’’ sorusunun yanıtı tıbbi coğrafyanın konusudur. Tıbbi coğrafya belli bir yöredeki doğal ve sosyo-ekonomik faktörlerin, toplum sağlığını, hastalık vakalarının oluş sıklığını, yaşanılan coğrafyanın vakaların dağılımı üzerindeki olumlu ya da olumsuz etkilerini incelemektedir. Yaşanılan coğrafi bölge bir insanın kaderini belirlemektedir. Bu kaderi olumlu yöne kanalize etmek için de o coğrafya bölgesinin tıbbi jeoloji ve tıbbi coğrafya özelliklerinin bilinmesi, halk sağlığı bilim dalı ile işbirliği yapılması gerekir.
Trend Haberler
Aydın’ın yeni AVM’sine görkemli açılış
Nazilli’de okul yangını: Gece başlayıp sabaha kadar cayır cayır yandı
Genç mühendis kansere yenildi
Aydın'da feci kaza! 27 yaşında hayatını kaybetti
Aydın’da feci ölüm: Süt sağarken akıma kapılarak can verdi
Kuşadası'nda zamlara karşı çare sobalar oldu