Çevre canlıların içine doğduğu, sürekli olarak ilişkide bulunduğu dış ortam olarak tanımlanmaktadır. Kişi çevresi ile bir bütündür. Kişiler  fiziksel, biyolojik ve sosyal çevrelerinden etkilenirler ve bu çevreden ayrı olarak ele alınamazlar. Çevre sağlığı hastalık ve sakatlıkların önlenmesi amacıyla, insan sağlığını doğrudan veya dolaylı olarak etkileyen fiziksel, kimyasal, biyolojik, sosyal ve kültürel çevresel etkenlerin saptanması ve kontrol altına alınmasını hedeflemektedir.  İnsan sağlığını etkileyen çevresel nedenler fiziksel, kimyasal, temel madde eksiklikleri ve çevredeki biyolojik etkenlerden oluşmaktadır. Sıcaklık ve soğukluk, güneş ışınları, travma, içme ve kullanma suyu, atıklar, konut sağlığı, iklim koşulları, hava ve su kirliliği fiziksel etkenleri oluştururken; zehirler ve kimyasal maddeler ise kimyasal etkenleri oluşturmaktadır. İnsanların sağlıklı bir şekilde hayatını sürdürebilmesi için dışarıdan alması gereken vitaminler, esansiyel aminoasitler, mineraller vb. maddelere temel maddeler denmektedir. Tüm bu özellikler dikkate alındığında çevre, hastalıkların oluşumuna zemin hazırlayan, doğrudan hastalık nedeni olabilen, bazı hastalıkların seyrini, sonucunu, yayılımını etkileyen bir etken olabilmektedir.  Kimyasal etkenler içinde bulunan pestisitler (tarım ilacı) beyin sağlığını etkilemekte ve önemli nörolojik komplikasyonlara yol açmaktadır. Pestisitler, tarım ürünlerinin üretim, depolama ve tüketimi sırasında tarım ürünlerine zarar veren veya besin değerini düşüren böcekler, hayvanlar, mikroorganizmalar, yabani otlar ve diğer zararlı canlıların ölmesini sağlayan veya bu canlıların tarım ürünlerine verdikleri zararları azaltan kimyasallar olarak tanımlanmaktadır.  Dünya’da pestisit olarak kullanılan ilk kimyasallar arsenik ve kükürt olup, bunu nikotin izlemiştir. Diklorodifenil trikloroetamin (DDT) 1942 yılında piyasaya çıktı ve hızla yaygın kullanıma girdi. Özellikle 1970’lerden sonra da organofosfatlı pestisitler yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Türkiye’de pestisit tüketimi 1979’a göre 2002 yılında yaklaşık E’lik bir artış göstermiştir. Bu artışa karşın ülkemizde pestisit tüketimi gelişmiş ülkelere göre oldukça düşüktür. Ancak, yoğun tarım yapılan Akdeniz, Ege gibi bölgelerin tüketimi Türkiye ortalamasının çok üzerindedir. Pestisitler biyolojik olarak insan vücudunda birikmekte ve yoğunlaşmaktadır. Ayrıca, uygun olmayan giysi ve materyaller de pestisit maruziyetini arttırmaktadır. Bunun yanında su ve toprağa direkt uygulanan pestisitler de su ve toprakta uzun yıllar birikmekte, bu birikimsel etkisi ile de insan sağlığını olumsuz etkilemektedir. Pestisitler genel olarak insan sağlığını etkilemekle birlikte, özellikle nörolojik sistemde de olumsuz etkilere neden olmaktadır. Literatürde yapılan çalışmalarda pestisit maruziyeti ile Depresyon, Demans, Alzheimer, Parkinson, Amyotrofik Lateral Skleroz (ALS) gibi birçok psikiyatrik ve nörolojik hastalığın ilişkili olduğu vurgulanmaktadır. Pestisitlerin Nörodavranışsal ve Nöropsikolojik Etkileri;  Düşük doz pestisit maruziyetinin akut ve kronik dönem bulgularını ayırmak güç olabilir. Akut ve kronik dönem maruziyet bulguları daha sık olarak nörodavranışsal performansın bozulması, duysal ve motor disfonksyon şeklinde, daha nadir olarak ise denge bozukluğu ve tremor şeklinde görülmektedir. Organofosfatlı pestisitlerin mental ve psikolojik değişikliklere neden olduğu bilinmektedir. Birleşik Krallık’ta 2002 yılında yapılan bir çalışmada kısa ve uzun dönem organofosfatlı pestisit kullanımının başta depresyon olmak üzere tüm psikiyatrik hastalıklarla ilişkili olduğu bildirilmiştir. 2014 yılında İngiltere’de çiftçiler üzerinde yapılan bir çalışmada organofosfatlı pestisit kullanımının depresyon, demans, parkinsonizm, nöropati ile ilişkili olduğu belirtilmektedir. Psikotik hastalarda yapılan bir çalışmada çok düşük dozlarda bile organofosfatlı pestisit maruziyetinin psikoz semptomlarını alevlendirdiği rapor edilmiştir. Yine çalışmalarda pestisitle zehirlenen kişilerde düşünme ve bellek yeteneğinde ciddi azalmalar olduğu bildirilmektedir. ABD’de tarımsal alanda yaşayan ve pestisitlere maruz kalan Latin Amerika kökenlilerle tarımsal alandan uzak yaşayan, pestisitlerle karşılaşmamış Latin Amerika kökenliler karşılaştırılmış, pestisit maruziyeti yaşayanların, yaşamayanlara göre nörodavranışsal olarak yetersiz oldukları tespit edilmiştir.Ekvator'da yoğun olarak organofosfat ve karbamat pestisit maruziyeti yaşayan çocuklarla bu tür bir maruziyeti yaşamayan veya düşük seviyede yaşayan çocuklar nörodavranışsal açıdan karşılaştırılmıştır. Yüksek maruziyet yaşayan grupta, diğer gruba göre motor becerilerin ve sosyal bireyselliğin gelişiminde gerilik olduğu saptanmıştır. ABD'de 1982- 1990 yılları arasında pestisit zehirlenmelerinin izlendiği bir çalışmada zehirlenen kişilerin nörodavranışsal testlerden daha kötü puan aldığı, santral ve periferal sinir fonksiyonlarının daha kötü olduğu belirtilmiştir . Literatürde yapılan benzer çalışmalarda da özellikle su yolu ile olan arsenik maruziyetinin düşük kognitif performans ve entelektüel fonksiyon, psikomotor gelişim, dikkat, konuşma ve bellek problemleriyle ilişkili olduğu belirtilmektedir. Pestisitlerin Nörotoksik ve Nöropatik Etkileri; Organaofosfat maruziyetine bağlı olarak gelişen nöromuskuler komplikasyonlar nadir görülmektedir. Bu komplikasyonlar maruziyetten sonraki 2-4 hafta içinde gelişmekte olup genellikle periferik kas güçsüzlüğü ve ağrıya sebep olmaktadır. Organofosfatlı pestisit kaynaklı demyelinizasyon nedeniyle ortaya çıkan kas zayıflığı alt ekstremitelerde felce de neden olabilmektedir. Pestisitler ve Parkinson Hastalığı; Parkinson hastalığı, sinir sisteminin kronik ilerleyici bir rahatsızlığıdır. Hayvan deneyleri ve hücre kültürü çalışmaları pestisit maruziyetinin Parkinson hastalığı gelişimine neden olan nörodejeneratif değişikliklere neden olduğunu göstermiştir. Literatürde pek çok çalışmada çiftçilerde pestisit maruziyetinin Parkinson hastalığı ile ilişkili olduğunu bildirilmektedir. Birleşik Krallık’ta rotenon ve parakuat, Tayvan’da parakuat içerikli pestisit maruziyeti konulu çalışmalarda bu pestisitlerin Parkinson hastalığı ile ilişkilerinin olduğu ifade edilmektedir. Avrupa’da 5 farklı ülkede yapılan çalışmada pestisit maruziyeti ile Parkinson hastalığının ilişkili olduğu bulunurken, diğer bir çalışmada da yüksek doz pestiside maruz kalanlarda düşük doz pestiside maruz kalanlara göre daha fazla Parkinson hastalığı saptanmıştır. Fransa’da yaşlı nüfus üzerinde yapılan bir araştırmada mesleksel pestisit maruziyetinin, maruziyetin yaşanmadığı durumlara göre düşük bilişsel performans riskini, Parkinson ve Alzheimer hastalıklarının gelişme riskini arttırdığı saptanmış.Amerikan Kanser Kurumu’nun beslenme alışkanlıklarının tespitini amaçlayan çalışmasının sonuçlarına göre  organofosfat ve diğer pestisit türleri ile bulaşan süt ve süt ürünlerinin tüketim sıklığıyla Parkinson hastalığının gelişimi arasında  ilişkinin olduğu tespit edilmiştir. DEVAMI YARIN..