ÖNCE KALBİNİ DOYUR (4)
Ömer Hakan Yavaşoğlu
Bu kadar sonsuz sayıda bilgi ve hengame sağanağının altında kalbi ve beyni filtresiz yaşayan insancık; kafayı tırlatmadan/bozmadan 'deli' damgası yemeden veya ilaç kullanmadan bunu nasıl sağlayabilecek? Bu bir ütopik düşünce mi? Uzaylılara has bir düşünce mi? Yoksa gerçekten mümkün mü?
Elbette mümkün tabi ki imkansız değil ama o kadar kolay değil bu konuyu şıppadanak halledebilmek… Öncelikle şunu iyice bellemek gerek,”külfetsiz nimet asla makbul değildir”. Zaten na-mümkündür, çünkü elden çok çabuk çıkar veya size ait olmayan bir şey olur, kalıcı olamaz. Nasıl mı hayattan örnekler verelim isterseniz :
Kendi çocuğunun külfetine katlanan bir anayı düşünün, dokuz ay karnında binbir meşakketle çektiği çile sonunda doğurduğu öz be öz yavrusunu bir ömür boyu nasıl da sever, o nimetin kıymetini nasıl da bilir, her an gözünün içine bakar da evladı seksen yaşına gelse onu yaramaz çocuğu gibi görmekten kendini alakoyamaz öyle değil mi? Ya aynı annenin diyelim ikinci eşinden bir üvey evladı gelsin evine. Şimdi sorarım size bu anne külfetine katlanmadığı yeni gelen üvey evladına kendi öz evladı gibi davranabilir mi?(istisnalar kaideyi bozmaz),tabiki hayır.
Şimdi sadede gelelim böyle çok ciddi bir konuda(kalp huzuru ve zihin sağlığı elde edebilmek için)modern hayatın dijital bombardımanı altındaki kalp ve beynimizi nasıl filtreleyebileceğiz ? onu konuşalım. Öncelikle bu konuda niyetlerimizin gerçekten çok sahih/ciddi olması gerekiyor. Neden biliyormusunuz?. Yine iki temel bakış açımızı takip ederek cevaplamaya gayret edelim, nörobilim ve medeniyet pencerelerinden …
Nörobilim penceresinden “niyet” in nasıl bir şey olduğunu anlayalım öncelikle. Bin dokuz yüzlü yılların başlarında Kuantum Fiziğinin sağlam sekiz-dokuz teorisyenlerinden birisi olan Dr.Ecclec’s in çok ilginç bir yaklaşımı var , diyor ki: “İnsan bir davranışı gerçekleştirmeye niyet ettiğinde, öncelikle kainata(dolayısıyla Kainatın sahibine) evrensel mesaj yollar,oradan gelen geri-dönüş enerjisi beyindeki ilgili DENDRON’ları uyararak beyinde o işi gerçekleştirecek motor/duysal uyarıları (eylemleri) harekete geçirir, ve somut hareket/eylem gerçekleşmiş olur”. Bu arada 1 Dendron= yaklaşık 10.000 dolayındaki beyin hücresi(nöron) topluluğuna verilen isimdir.
Anlatabildim mi bilmiyorum? İnsanın bir eylem öncesinde aslında öncelikle Sonsuz Kudretle irtibat kurup beyne öyle emir gelmesi size garip gelebilir? Ne yani hani her hareketin beyinde bir çıkışı olmalı değil mi? Evet öylen nörobilimdeki genel paradigmalardan birisi bu zaten ama, beynin kainatla/evrenle sürekli ilişki içinde olduğu artık nörobilim araştırmalarıyla çok netleşmiş durumda.
Bizim seksenli yılların başlarındaki tıp fakültesi öğrencilik yıllarında anatomi derslerinde hocalarımız beyni anlatırken ” çocuklar beyin vücuda emir veriyor ama inanın beyne daha üst komutadan gelen asıl öncelikli emirler var ama bunun nereden geldiği ve nasıl olduğu şu an için meçhul”diyorlardı…Uzun yıllar sonraları Gazali’nin “İhya-i Ulumud-din” adlı eserinin 3. Cildinde “kalbin halleri” kısmını tetkik ederken o kadar çok şaşırmıştım ki, hakikaten okuduklarımı, kalbimin can ü gönülden onayladığını hissettim ve hemen talebeyken işittiğim yukarıdaki sözler geldi aklıma ve en son yaklaşık on yıl evvel “Kuantum beyin”(Nöroloji Prof.Dr. Sultan Tarlacı’ya aittir) adlı eseri incelerken nörobilimci ve Kuantum fizikçisi Dr.Ecclec’sin bu teoremini okuyunca hayretler içinde kaldım…
Ve nerdeyse kırk yılda “niyet” konusunda zihnimdeki puzzle lar(parçalar) yakın geçmişte Kuantum Fiziğinin bahsettiğim teoremiyle bütünleşince niyetin oluşma mekanizmasını ve önemini henüz fark etmeye başladım. Aslında farkında olmadan Mutluluk klavuzumuzla SAV efendimize ilk gelen “İkra=Oku=İcma=Birleştir=Bütünleştir” emrinin kalbime nüzul olduğunu(henüz idrak edebildiğimi) fark etmiştim. Yani daha önceden anlamını bilseniz bile her bir kavramın anlamının yeniden- idrak edilmesi ilgili kelime ve ya kavramın O ANDA “akleden kalbinize nüzul olması” demektir.
Konuyu dağıtmadan toparlayalım şimdi, kalp ve beyni filtreleme için niyetin ne kadar da ciddi ve önemli olduğunu izah edebildiğimi zannediyorum herhalde. Peki niyeti hallettik de işin amel/eylem boyutu nasıl olacak ? Sorunun cevabı için yeniden Mutluluk Klavuzumuz’a başvurmanın sırasıdır, buyurun İnsan suresi 29’ bi kulak verelim ne diyor ? 29 : ”Muhakkak ki bu bir tezkiyedir öğüttür; dileyen Rabbine bir yol edinir”
Yorumlar