MEDENİYET İNSANI (makbul insan), SEVGİ ÜRETEN, SEVGİ DAĞITAN BİR ŞAHSİYETTİR. ( 1 )
Ömer Hakan Yavaşoğlu
Düşündünüz mü hiç,niçin aradan asırlar geçmesine rağmen hala Mevlana ,Yunus ,Hacı Bektaş vd. Hak dostlarını konuşunca,onları gönül dünyamıza taşıyınca yüreğimiz inşirah bulur,ummanlar açılır kalbimize, sanki tüm dünyevi yüklerimiz bir anda kalkar tüm bedenimizden...Ve daha nice güzel anlatılamaz haller...Nedir onları diğer insanlardan farklı kılan? Niçin o asırda beraber yaşadıkları yüzlerce ,belki binlerce alim olduğu halde neden Kudreti Sonsuz onlara bu lütfu bağışlamıştır. Aslında Hak katında gerçekte sadece bunlar değillerdir Hak erenleri/bilgeleri. Onların sayısını Yaradan bilir ve ben kendi gök kubbemde onları gizleyeceğim buyurmuştur bir kutsi hadiste .
İşte sevgili dostlar,bu güzel insanların diğer yaradılanlardan tek farkı,halis-muhlis saf sevgi insanları olmalarıdır.Peki sevgi insanı olmak sadece o insanlara mı bahşedilmiştir yoksa kişilerin kendi iradesiyle mi olur? Tabi ki her insan yaradılışta Yaradanın göz bebeği ve ayrı bir orijinal varlığıdır.Kendi yaradılışındaki hikmeti ,o insan farkedebilir,varoluşunu sorgular ve iç yolculuğa başlarsa zaten doğal olarak sevgi kaynağına yönelmiş olur ve mutluluğu tadar tedricen ve mutluluk ve huzurun gerçek anlamda bu fani dünyada hep vermekle elde edilebileceğini öğrenir ve hep üretmeye başlar ve bencilce bir yaşam yerine sencilce yaşamayı öğrenir bunun adı zaten sevgi üretmek ve dağıtmaktır ki,dünyada sermayesi verdikçe çoğalan tek şey karşılıksız sevgidir.
Yalnız burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta varki bu da her bireyin verme kapasitesinin farklı farklı olduğudur.Egonun şerri, sahibini doğru yoldan ayırmak için,insana sayısız –sonsuz oyunlar oynar. Kendini karşılıksız vermeye adamış kişi farkında olmadan kapasitesini aşar ve ihlas-riya sınırını aşarsa(egonun şerri,kendi amelini etrafına riya ile göstermek ister ve kişiyi ifrata zorlar)bir süre sonra verici olan sağlıklı makbul insanımız karşıdan suistimale uğrar ve vermekten pişman olmaya başlar artık(merhametteki ifrat da burada aynı sıkıntıyı oluşturur).
Doğru olan dengeli bir verme(beklentisiz ama ifrata kaçmadan)dir ki zaten gerektiği kadar karşıya sevgi veren bir insan, verdiği insanı bir süre sonra kendi kendisiyle baş başa bırakmalıdır. İyilik, yardım ve merhamette ifrata kaçar ve karşı tarafı sürekli desteklerseniz aslında farkında olmadan bir de Yaradanın karşı tarafı terbiyesine hem müdahele etmiş olursunuz hem de o yardım ettiğiniz kişiye farkında olmadan ASLINDA ZULMEDERSİNİZ…
Peki gündelik-pratik yaşamda nasıl olacak bu iş? O kadar basit ve asla ve kat'a kolay değildir şüphesiz...Çok ağır bedeller ister...Zaten bulundukları toplumu irşad etmek ve hakikati öğretip dünyevi ve ebedi mutluluğun yollarını göstermek için seçilmiş peygamberler ve onları izleyen bilgeler/yetgin insanlar/hakdostları bu ağır bedelleri hep ödemişler ve bu konu mutluluk klavuzumuzda;yapılan hiçbir yardım/iyilik için karşılık beklemedikleri defaatle beyan edilmiştir.
Aslındakarşılıksız,menfatsiz,bulaşıksız saf sevgi (hakiki aşk) konusu yüzyıllarca sayısız şaire, bilgeye, hikayecilere, romancılara, yazarlara,bestekarlara velhasıl tüm kalem ve nağme erbabına temel bir kaynak teşkil etmiştir. Sayısız divan yazılmış ve şerhedilmiştir.Tabi bunların ne kadarı gerçek aşk üzerinedir bilinmez ama yine bu yazarlar içinde sayısını sadece Yaradanımızın bileceği kadar mevcut olanlar bir şekilde aşkı hem yaşamış hem de herşeye-herkese-her zaman vel hasıl her şartta ve her zeminde kalplerini açtıklarını ,gerçek sevgilerinin başta insana ve tüm varlığa verdiklerini söz, ses, resim vb. envai çeşit sanat dallarıyla aşikare veya meknuz bir şekilde izhar etmişlerdir...(DEVAM EDECEK)
Yorumlar
Trend Haberler
Aydın’a yılın ilk karı yağdı
Aydın'da acı ölüm: Hız tutkusu sonu oldu
Nazilli’de okul yangını: Gece başlayıp sabaha kadar cayır cayır yandı
Genç mühendis kansere yenildi
Aydın'da feci kaza! 27 yaşında hayatını kaybetti
Aydın’da feci ölüm: Süt sağarken akıma kapılarak can verdi