Kuraklık sosyal, çevresel ve ekonomik olarak önemli zararlar oluşturmaktadır.
Türkiye'de kuraklığa etki eden belli başlı faktörler arasında atmosferik koşullar, fiziki coğrafya faktörleri ve iklim koşulları yer almaktadır. Tarım atmosfer şartlarında çalışan bir fabrikadır. Tarımsal üretimi etkileyen faktörler toprak, tohum, insan ve iklimdir. Bunlardan iklim dışında kalan diğer faktörler genellikle kontrol ve ıslah edilebilir. Tarım teknikleri ne kadar gelişirse gelişsin iklim faktörleri tarımsal üretimi önemli ölçüde etkilemeye devam etmektedir. Tarımı etkileyen en önemli meteorolojik faktörler yağış, sıcaklık, rüzgâr, nem, güneşlenme süresi ve şiddeti olarak sayılabilir.
Ülkemiz düzensiz bir yağış rejimine sahiptir. Türkiye’de yıllık yağış ortalaması 640 mm civarında olmasına rağmen yağış dağılımının düzensizliğinden dolayı birçok bölgede su sıkıntısı ve kuraklık yaşanmaktadır. Bu da ülkemizin, şiddeti değişmekle birlikte zaman zaman kuraklık riskiyle karşı karşıya olduğunu göstermektedir.
Anadolu çeşitli kültür bitkileri, bu arada buğday yahut bazı türlerin ana yurdu gibi görülmektedir. Ülkemiz kurak bölgelerindeki buğday üretimi mevcut iklim tiplerinin çok değişken olan şartlarına sıkı sıkıya bağlıdır. Bu bağlılığın sebebi ise sulamalı tarım yapılan araziler dışındaki tarım sahalarında modern tarım metotlarının uygulanmamasıdır. Türkiye’de bazı yıllarda yıllık buğday üretim miktarları ülke ihtiyacının üstünde olurken bazı yıllarda ise ülke ihtiyacını karşılayamamaktadır. Bunun nedeni ise tarım faaliyetleri ile iklim arasındaki sıkı ilişkidir.
Türkiye’de tarıma elverişli topraklar toplam yüzölçümün yüzde 34,6’sını oluşturmaktadır. Bugün Türkiye’de ekim alanlarının gelecekte büyük ölçüde gelişeceği beklenmemektedir. Ciddi bir toprak erozyonu tehlikesi olmadan Türkiye’de sürülebilecek alanın 16.4 milyon hektarı geçmediği ileri sürülmektedir. Halbuki bu alan nadas toprakları ile birlikte 1956’da 24.3 milyon hektar, 1965’de 26.4 milyon hektar, 1990’da 27.7 milyon hektara yükselmiştir.
Ekili-dikili alanlar genişledikçe, özellikle kuru tarım alanı büyüdükçe nadas topraklarının da hızla arttığı görülmektedir. Son 50 yılda nadas topraklarının yüzde 4.8’den , yüzde 10.8’ e yükseldiği görülmektedir. Ekili ve dikili alanların oranı 1965’de yüzde 23.0 iken 1997’da yüzde 47.1 oranına yükselmiştir. Ekili-dikili alanların genişlemesi tüm kategorilerdeki tarım alanlarından alan kazanma şeklinde olmuştur.
Türkiye’nin çeşitli bölge, bölüm ve yöreleri arasında; iklim, bitki örtüsü, yerleşme ve ulaşım bakımından olduğu gibi topraktan faydalanma bakımından da büyük ayrılıklar görülmektedir. Dağların az olduğu Marmara, İç Anadolu ve Ege Bölgelerinde ekili-dikili topraklar fazla iken dağların fazla olduğu Karadeniz, Akdeniz ve Doğu Anadolu’da ekili-dikili alanlar daha azdır.
Suya en çok gereksinim duyan sektör tarımdır.
Genel olarak yazların sıcak ve kurak geçtiği ülkemizde ziraatta su, problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Sulama ile topraktan yılda 2 ve daha fazla ürün alınmaktadır. Bugün gelişi güzel yapılan sulamanın 1⁄4’ü pamuğa ayrılmakta, ikinci sırada ise sebze, buğday, meyve bahçeleri, şekerpancarı, mısır ve pirinç tarlaları gelmektedir. Sulamanın en önemli problemi çok pahalıya mal olmuş büyük tesisler ile suyun kullanılması arasındaki dengesizliktir. Bu durumu düzeltmek için su dağıtma kanalları ile tarla içi sulama tesisleri yapmaya önem vermek gerekmektedir. Ayrıca sulamanın tahıldan ziyade ihracata elverişli ürünlere yöneltilmesi gerekmektedir. Sulama işi, iyi tohum ve gübre kullanımı ile birlikte yürütülmelidir.
Tarıma harcanan suyun büyük bir bölümü sulama tekniğindeki aksaklıklardan dolayı boşa gitmektedir. Sulamada, geleneksel yöntemler yerine modern yöntemler kullanılmalıdır. Günümüzde çiftçilerin büyük bir bölümü tarlaya su basarak, ya da suyu paralel hendeklerden akıtarak sulamakta ve suya yön vermek için yerçekiminden yaralanmaktadır. Bu durumda bitkiler suyun çok azını emmekte geri kalanı ise toprağa karışmaktadır. Bu uygulama birçok yerde suyun boşa gitmesine ve kirlenmesine yol açmaktadır. Aynı zamanda toprağın aşınma, suyla dolma ve tuzlanması sonucunda verimini yitirmesine de neden olmaktadır.
Günümüzde su gereksinimini neredeyse yarıya indiren çok daha verimli ve çevreye çok daha az zarar veren yöntemler bulunmaktadır. Sulama tekniklerinden en verimli olanı yağmurlama ve damlatmalı sulama sistemidir.
Yağmurlama veya damlatmalı sulama sistemi, su kullanımını yüzde 70 azaltırken, ürün miktarını ise yüzde 90 artırmaktadır. Ancak bu sistemlerden ülkemizde çok az faydalanılmaktadır.
Son yıllarda tarımsal tekniklerinde görülen gelişim, ilaç ve gübre kullanımının yaygınlaşması sayesinde çeşitli ürünlerimizde eskiye oranla önemli artışlar olmuştur. Memleketimizde her bölgenin kendine has coğrafi muhit şartlarının en iyi şekilde değerlendirilmesi ve bu muhit şartlarına en uygun ziraat sistemlerinin uygulanması gerekir. Bu husus sadece Türkiye ziraatını değil ayrıca Türkiye iktisadi hayatının gelişmesi ve düzelmesinde de çok büyük önem taşımaktadır.
Ülkemizde tarım sektöründe çalışanlara bölgesel bazda ekim yaptıkları tarım topraklarının özellikleri öğretilmeli ve bu topraklara uygun en ekonomik tarım bitkileri seçilmeli, seçilmiş tohumlarla ekim yapılmalı ve özellikle sulamalı tarım yapılan bölgelerde modern sulama yöntemleri hakkında sektör bilgilendirilerek bu yöntemleri uygulamaya teşvik edilmelidir.
Ülkemizde kurak sahalarda halen basit sulama şebekeleri ile sulanan sahalar mevcuttur. Buradaki şebekelerin ıslahı, aynı zamanda asıl önemli geniş sahaların sulanmasını sağlayacak sulama şebekelerinin oluşturulması kurak bölgeler açısından büyük önem taşımaktadır.
Türkiye, dünya üzerinde kuraklığın sürekli olarak tehdit oluşturduğu yarı kurak bir kuşakta yer almaktadır. Geçmiş dönemlerde kuraklık zaman zaman ülkemizde büyük zararlara sebep olmuştur. Özellikle tarımda doğal koşulların etkisine açık bir yapıda olan bitkisel üretimimizde kuraklık nedeniyle büyük dalgalanmalar oluşmuş, gıda açığı ve yüksek fiyatlar ortaya çıkmıştır.
Halen günümüzde de tarımda ve içme suyu temininde sıkıntılar yaşanmakta, 21. yüzyılda yaşanabilecek iklim değişikliği nedeniyle ortaya çıkacak kuraklığın bu sıkıntıların daha da artmasına sebep olması beklenmektedir. Bu nedenle kuraklığın, değişik disiplinlerden uzmanların oluşturduğu bir merkez tarafından sürekli olarak izlenmesi ve tehlike iyice büyümeden gerekli uyarılar yapılarak oluşabilecek zararların en aza indirilmesi büyük önem arz etmektedir.
Büyük sermaye yatırımları, kurak bölge çiftçileri açısından yeni ziraat tekniği ve daha değerli ve verimli bitkilerin yetiştirilmesini sağlayacak olan sulu tarım sahaların artırılması gereklidir. Ancak sulama imkanının mevcut olmadığı veya modern sulama tesislerinin uygun görülmediği sahalarda zirai faaliyetlerde modern kuru tarım metodunun uygulanması gerekmektedir. Ayrıca bu tip sahalarda tarımsal faaliyetlere yardımcı olarak yapılacak hayvancılık faaliyetleri tarımla uğraşan sektör insanlarının ekonomilerine katkı sağlamakla birlikte kuraklığın yol açtığı olumsuzluğu nispeten azaltacaktır.
Trend Haberler
Karacasu'da feci kaza: 2’si ağır 3 çocuk yaralı
Beyaz Eşya Firması İflas Etti! Çok Sayıda Müşteri Mağdur Oldu
Yarın başlıyor! ATM'ye kartını takan bu yazıyla karşılaşacak
Dualar Karacasu'da yaralanan çocuklar için
Aydın'da o pazarın adresi değişti
Didim'in o mahallesi 7/24 izlenecek