2018 yılının Aralık ayındaki soğuk, puslu bir günüydü. Günlerdir jeotermalciler geldiler, gelecekler diye Kızılcaköy halkı arasında konuşuluyordu.
Köye, önce satın aldıkları araziyi dikenli teller ile çevirdikleri haberi geldi.
Sonra iş makineleri araziye sokulacak, jeotermal santral (JES) yapımı için toprak üstünde ne var ne yoksa kökünden kazınacak denildi. Yediden yetmişe köy halkı arasında tedirginlik, gerginlik giderek artıyordu. Gençler kendi arasında haberleşme ağı kurmuş, köye giren çıkan takip altına alınmıştı.
Bu arada köy halkı kurulacak JES’in köylerine getirisi götürüsü hakkında çevre derneklerinden bilgi sahibi oluyordu. 300 yılı aşkın geçmişi olan Kızılcaköy halkının temel geçim kaynağı tarımdı. Toprakları sulak ve bereketli idi. İnciri, zeytini, bamyası meşhurdu. Ataları Aydın’ın kurtuluşunda aktif görev almış köy halkının mücadeleci, kararlı yapısı vardı. Kızılcaköy halkı köylerine ne pahasına olursa olsun JES yaptırmamaya karar aldı. Aslında hukuken mevcut durumda jeotermal şirket satın aldığı araziye iş makineleri sokup, JES yapımına başlayamazdı. Çünkü daha ÇED süreci bitmemiş, halkı bilgilendirme toplantısı yapılmamıştı. Ama olsun, hak-hukuk-adalet, hiçbir şey şirketin umrunda değildi.
Nasıl olsa daha öncede Aydın’ın her tarafında bu süreçler bitmeden JES yapımına başlanılmış ne Valilik, ne Bakanlıklar, nede kolluk kuvvetleri problem yaratmak bir yana destek olmuş, jeotermal şirketlerin aceleci faaliyetlerine kol kanat germişlerdi. Ama bu süreçte jeotermalciler ve resmi kurumlarca göz ardı edilen tek şey vardı, o da kararlı, ne istediğini, ne yapması gerektiğini bilen, bir arada olan ve hareket eden, örgütlü Kızılcaköy halkı idi.
İş makineleri satın alınan araziye giriyor haberi köyde yıldırım hızıyla yayıldı. Yediden yetmişe, kadını erkeği, çoluğu çocuğu ellerinde Türk bayrakları ile köy halkı topraklarını, incirini-zeytinini-bamyasını, havasını, suyunu, sağlıklarını, çocuklarının geleceğini korumak için ışınlanırcasına oraya ulaştı. Ellerinde cop, bellerinde gaz bombaları, arkalarında TOMA araçları bulunan kolluk kuvvetleri arazi etrafında duvar olmuş halde karşıladı onları. Soğuk artmış, hava gergindi.
İki tarafta kararlı idi. İş makineleri harekete geçince tarafların nefesleri yakınlaştı, hava ısınmaya başladı. Ve sonra alan birden meydan muharebesine döndü. Toz, duman, gaz, bağırış, itiş, kakış, ağlama, çığlık, koşuşturma, çocukların korkuları, yaşlı kadınların yerlerde yuvarlanmaları, sıkılan soğuk sularla yarışan sel gibi gözyaşları, ambulans seslerinin anons seslerine karıştığı yakın temas iki gün sürdü. Bu muharebede Kızılcaköy tarafının asli unsuru hiç kuşkusuz kadınlardı. Doğurduğu, büyüttüğü, kınalı kuzularının kendilerine karşı tavırları en çok yaraladı ana yüreklerini. Hava yağmura, gün geceye döndü.
Köy halkı geceyi araziyi bekleyen kolluk kuvvetlerinin karşısında yaktığı çoban ateşi etrafında, umutlarını yarına taşıyarak geçirirken, Kızılcaköy’de elektrikler kesildi. Elektrikler geldiğinde Kızılcaköy halkının köy meydanına kurduğu toplanma çadırı sökülmüş, yerinde soğuk rüzgarlar esiyordu. Belliki birileri halkın toplanmasından, çadırdan rahatsız olmuştu. Hızır gibi idi köyün gençleri.
Köy meydanından sökülen çadırı tekrar kurmak için bir dakika dahi düşünmediler. Dört yıla yakın süren Kızılcaköy çevre mücadelesinin zaferle sonuçlanacağının ilk müjdecisi idi çadırın anında tekrar köy meydanına kurulması. Türkiye gündemine taşınan Kızılcaköy meydan muharebesi, ikinci günün sonunda Aydın Valiliğinin hukuk süreci sona erinceye kadar şirketin JES yapılması düşünülen alana girmeyeceği güvencesi ile ateşkes sürecine girdi.
Bundan sonra çevre mücadelesi JES’e karşı dayanışma ve direnme noktası haline gelen Kızılcaköy çadırında devam etti. Çadır, Kızılcaköy meydanında bulunan “köylü millerin efendisidir” diyen Atatürk heykelinin yanına kurulmuştu.
Dört yıla yakın süre bu alanda kurulu duran çadırda neler neler yaşanmadı ki. Öncelikle Kızılcaköy’lü kadınların hakkını teslim etmek gerekir. Onlar olmasa idi Kızılcaköy’de ne bu şekilde çevre mücadelesi verilebilir, ne bu mücadele kazanılabilir, nede çadır bu kadar süre orada mücadelenin odağı ve otağı olarak devam edebilirdi. Çadır kadınların ikinci evi haline gelmişti adeta.
Kadınlar gündüz tarla bahçe, akşam üstü evlerinin işlerini alelacele bitirdikten sonra koltuk altlarında bazen odun bazen çay doğru çadırın yolu tutuyorlardı. Çadır kadınlar arası dayanışma, kaynaşma, sosyalleşme ve paylaşmanın ön plana çıktığı, kadınların kendi kendilerini tanıma fırsatı buldukları, kadının gücünü hissettikleri ve gördükleri bir okul haline gelmişti. Çok kısa sürede köy kadınları birer birer adeta doktor, ziraat mühendisi, sosyolog, politikacı, öğretmen, sanatçı, çevre aktivisti haline geldiler. Örgütlü mücadele etmek gerekir dediler çevre derneği kurdular. Birer hatip oldular basın açıklamalarında, toplantılarda, mitinglerde, televizyonlarda, TBMM’de konuşmacı oldular.
Sanat yaşamın damarı dediler, tiyatro grubu kurdular, seksen yaşında tiyatrocu oldular, il il-ilçe ilçe köyde verilen çevre mücadelesini sahnelediler. Onlar için ne söylense, ne iltifatlar yapılsa az kalır. Abartısız tüm köy kadınları bu sürece katıldılar. Ama bazıları varki özel bir takdiri hak ediyorlar. Ceride Barlas, Fatma Orbay, Leyla Çiyanşen, Aysel Güngör, Sabiha Balcı, Müge Balcı, Dudu Yavuz, Hacer Uluer, Melahat Yavuz, Emir Ayşe Ünsal, Ayşe Gün, Yüksel Yaşar, Ayşe Ayav, Gülser Aşkıntaş, Emine Atalan ve ismini sayamadığımız diğerleri.
Tabi bu kadar kadının bir araya uyum içinde gelmesini sağlayan, grubun katalizörü, çadırın en küçüğü ama her şeyi olan Safiye Tuncer. Birde çadırın bekçisi ve maskotu olan köpeği Rex.
Uzun geçen yaz, kış, yağmurlu, çamurlu, soğuk, sıcak çadır da geçen yıllar içinde çok acılar yaşadı köy kadınları. İş makinalarının paletleri altında kalsak, ölsekte köyümüze JES yaptırmayız diyorlardı. Ne yazık ki bazıları öldü.
Bu süreçte JES sevicileri yetmezmiş gibi, Covid-19 pandemiside ortalığı kavuruyordu. Dayanamadı bu kadar kalleşliğe, ihanete, yorgun, yaşlı bazı bedenler. Ve Ceride Barlas’ı, Sabiha Balcı’yı, Hacer Uluer’i, Emir Ayşe Ünsal’ı, Yüksel Yaşar’ı şehit verdi Kızılcaköy çadırı.
Kızılcaköy halkının JES karşıtı mücadelesine il içi, il dışı, yurt dışından pek çok destek ve destekçisi geldi çadıra. Süreçte çevre dernekleri, odalar, birlikler, sivil toplum kuruluşları, siyasi partilerden yada bağımsız şekilde katılan binleri aşan kişi, kurum yada kurum temsilcisi geldi desteğe çadıra. Sorun siyasiydi, çözümde siyasiydi ama siz elinizin hamuruyla siyaset yada siyasi anlama çekilen şeyler yapmayın biz zaten yapıyoruz diyen siyasi partilerin bazıları en samimiyetsiz şekilde yaklaşmıştı Kızılcaköy çevre mücadelesine ve çadır sakinlerine. Bir tarafta siz enerji düşmanısınız, ajansınız, yabancı ülkelere hizmet ediyorsunuz diyen iktidar partileri; diğer tarafta ise sizi destekliyoruz-arkanızdayız deyip ortada görünmeyen, sadece seçim öncesi fotoğraf ve söz veren ama sonra ortada görünmeyen bazı muhalefet siyasi partileri.
Dört yıla yakın süre kurulu kalan Kızılcaköy çadırını sadece seçim öncesi dönemde bir defa ziyaret eden büyükşehir belediyesinin kadın belediye başkanı, ziyaretinde Kızılcaköy halkına yazılı ve sözlü destek verdi ama seçim sonrası onlara randevu vermedi, kadınların kurduğu tiyatro grubunun oyununu sahnelemek için Aydın’da tiyatro salonu vermedi. Efeler Belediye Başkanı Kızılcaköy çadırına yaptığı ziyaretlerin birinde JES karşıtı mücadele veren kadınlara, Kızılcaköy’de köy pazarı kuracağı sözünü verdi. Gecikmeli olsa da Efeler Belediye Başkanı sözünü tuttu ve Haziran 2023’de Kızılcaköy köy pazarının açılışını yaptı. Açılışa gittiğimizde belediye başkanı köy meydanında 3-4 insan boyu yüksekliğine ulaşan hoparlörlerin önünde gür sesle konuşuyordu. Başkan konuşmasında JES’lere karşı olduğunu, her zaman JES’lere karşı mücadele edenlerinin yanında olduğunu-olacağını, köy kadınlarına verdiği sözü yerine getirmenin mutluluğunu yaşadığını ifade ediyordu. Gözümüz meydanda JES’e karşı verilen çevre mücadelesinin kalesi haline gelen Dayanışma ve Direnme Çadırını aradı. Çadır yoktu. Sökülmüştü.
Yerinde bu sefer soğuk yeller esmiyor, fayans döşenmiş zemin üzerine kurulan, dört tarafı açık, altındakini güneşten koruyan Efeler Belediyesi çadırı vardı.
Çadırın içinde köyden, köy kadınlarından, köyde yetiştirilen ürünlerden hiç kimse ve hiçbir şey yoktu. Çadırın içinde Efeler Belediyesinde çalışan kadınların ürettiği ürünleri satan genç ve modern giyimli kızlar vardı. Kızılcaköy meydanında iç içe ama kaynaşmamış iki farklı doku, kültür, mücadele anlayışı görüntüsü vardı.
Kızılcaköy köy pazarı, Kızılcaköylü kadınlar yıllarca mücadele ettikleri için kuruldu yada kurulmak zorunda kalındı. Kızılcaköy köy pazarına gelen yada gelmeyi düşünenler, Kızılcaköylü kadınların mücadelesine saygı duydukları ve şahitlik ettikleri, Kızılcaköy çadırında çevre mücadelesinde yakılan direnme ve dayanışma ateşinin-umudunun yarınlara ulaşmasını istedikleri için köy pazarına gelir yada gelmek ister. Siz köy pazarından, Kızılcaköylü kadınları, Direnme ve Dayanışma Çadırını-Ruhunu çıkarırsanız o pazar gerçek Kızılcaköy köy pazarı olmaz-olamaz, olsa olsa çevre mücadele tarihi ve hafızasının satılığa çıkarıldığı pazar yerine döner. O pazar yerine gelen alıcı tipi de bellidir, herşeyi rant gören sermaye ve sermayedar destekçileri.
İster çevre ister siyasi olsun bir mücadelenin başarıya ulaşması için öncelikle inandığınız ve ne pahasına olursa olsun asla vazgeçmeyeceğiniz bir iddia ve amacınınız olması, sağlam bir irade, istikrarlı bir tutum, doğru bir örgütlenme, kamusal bir tutum, heybesinde verdiği söz dışında başka birşey olmayan, Halkla Beraber Halk İçin, içinde kadınların önderlik ettiği mücadele gerekir.
Her mücadelenin kendine özgü sembolleri, öne çıkan aktörleri vardır. Bir mücadeleye zarar vermek, baltalamak, sona erdirmek isterseniz ya aktörleri ya sembolleri kötüler yada ortadan kaldırırsınız. Kızılcaköy’de verilen JES karşıtı mücadelenin aktörleri kadınlar, sembolü ise Kızılcaköy Dayanışma ve Direnme Çadırıdır. Çevre mücadelesi şehitleri vermiş de olsalar Kızılcaköy’de JES’e karşı direnen ve kazanan kadınlar bugün hala hayattalar. Türkiye’de JES’lere karşı verilen mücadelelenin sembolü olan Kızılcaköy çadırı ise JES’lere karşıyım ve JES’lerle mücadele edenlerin yanındayım, köy pazarınız hayırlı olsun denile denile ortadan kaldırtılmıştır.