İslam’da sosyal yardımlaşma ve dayanışma
Cennet Özmen
Yüce dinimiz bölüşme, paylaşma ve yardımlaşma dinidir. İslam; toplumda sosyal adaletin sağlanması, sosyal refahın yaygınlaşarak yükseltilmesini sağlamak, toplumda hiç kimsenin aç-biilaç, çaresiz ve kimsesiz kalmaması için Müslümanlara kesin emirler veren bir dindir. Birlik ve beraberliğimizin, kardeşliğimizin temeli huzur ve güvendir. Bunun temeli de bölüşüm ve paylaşımdır. Bunu sağlamanın yolu ise önce insanlara iş vererek, toplumsal istihdamı sağlamak gereklidir. İkincisi, yoksul, yaşlı, hasta, çalışamayan, öğrenci, işini kaybetmiş, dara düşmüş ve zora girmiş, aile yuvaları dağılmış olan ihtiyaç sahiplerine başta zekat, sadaka ve bağış veya borç vererek onların bu sıkıntılarını gidermek devletin ve milletin, yani Müslümanların boynunun borcudur. Müslüman olan hiç bir mümin bu görevden kaçınamaz. Dayanışma ya da yardımlaşmak, toplum fertlerinin, kişilerin ortak çıkarlarının sağlanması, bütünlüğün korunması için karşılıklı olarak birbirlerine bağlılık göstermeleri, birbirlerine dayanıp çeşitli alanlarda yardımlaşarak birbirini tamamlamalarıdır. Sosyal dayanışma, çalışma güç ve kudretinde olmayan ya da çalışmakla ihtiyaçlarını tamamen karşılayamayan fakir ve yetimlerin, muhtaç ve düşkünlerin temel ihtiyaçlarının toplum tarafından karşılanmasıdır. Kısaca sosyal dayanışma; toplumdaki her bir ferdin, kendi üzerinde topluma karşı yerine getirilmesi gerekli olan bir takım görev ve sorumluluklarının olduğunu bilmesi, hissetmesi ve bu uğurda üzerine düşen görevi yapması demektir. Çünkü bu konudaki ihmal ve kusurlar cemiyet binasının çöküşüyle sonuçlanır ki, bundan o toplumun bütün fertleri zarar görürler. İslâm dini bu konuya o kadar önem vermiştir ki, kefaretleri bile sosyal dayanışma ve yardımlaşmanın sağlanması için değerlendirmiştir. Keffaretlerle, bir yandan içinde bulunduğu durum sebebiyle psikolojik eziklik içinde kıvranan Müslüman’a hatalarını telafi imkânı verilirken; diğer taraftan ödediği meblağla hem günahlarından arındırılması hem de bu arada toplumun fakir kesimlerine gelir transferinin yapılması sağlanmış olmaktadır. Kısaca İslâm, mü’minler arasında dayanışmanın oluşmasına ve sürdürülmesine büyük önem vermiş, dayanışmayı sağlayacak ilkeler, vasıtalar ve müesseseler koymuş, yardımlaşma ve dayanışmayı engelleyen her türlü negatif/olumsuz davranışları yasaklamıştır. Bu nedenle iyilik ve hayırda yarışmak, Allah yolunda harcamada bulunmak ve toplumdaki kimsesiz, fakir ve düşkünlere yardım elini uzatmak, Kur’ân-ı Kerim’in en çok üzerinde durduğu ve teşvik ettiği hususlardandır. Birçok âyet ve hadis, kalıcı olanın, bu tür dayanışma ve yardımlaşmalar olduğunu bildirmektedir. Kur'ân-ı kerim’de şöyle buyrulmaktadır: "Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir."(Al-i İmran3/92) Bazı ayetlerde de “Hayırda yarışın” (Bakara, 2/ 148; el- Mâide, 5/ 48; el-Müminûn, 23/61.) tavsiyesi yapılmaktadır. “Onlardan Allah’ın izniyle hayırlarda öne geçenler vardır. İşte bu büyük lütuftur.’ (Fatır, 35/ 32) Mealindeki âyet-i kerime ise hayır yarışına katılan Müslümanların ne kadar büyük bir ilahi lütuf elde etmiş olacaklarını haber vermektedir Böylece İslâm dini insanların hayırlarda ve meşru işlerde yarışıp yardımlaşmalarını istemiş, günah ve düşmanlık üzere dayanışma ve yardımlaşma içerisinde olmalarını ise yasaklamıştır. Yüce Allah Mâide sûresinde bu konuda şöyle buyuruyor: “İyilik ve takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın. Ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. Allah'a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah’ın cezası çok şiddetlidir. ” (Mâide, 5/2) Dayanışma ve yardımlaşmaya kişinin yakınlarından başlaması gerekir. Böylelikle sosyal birlik ve bütünlüğün fertlerin kendilerinden, ailelerinden, en yakın çevrelerinden, komşularından ve akrabalarından başlayarak çevreye doğru yaygınlaştırılması sağlanmış olur. Çünkü kendi yakınlarının ve komşusunun halini bilmeyen ve onlarla ilgilenmeyen bir Müslüman’ın, uzaktakilerle ilgilenmesi çoğu kere lafta kalır. Nisâ sûresinde ise bu konuda şöyle buyrulmaktadır: “Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez. Bunlar cimrilik eden, insanlara da cimriliği emreden ve Allah’ın, lütfundan kendilerine verdiği nimeti gizleyen kimselerdir. Biz de o nankörlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır.” (Nisâ 4/36-37) Yine Nahl sûresinde de yüce Allah soysal dayanışma, yardımlaşma ve sosyal düzeni sağlayacak üç temel görevi emrederken; bunları ihlal edecek ve ortadan kaldıracak davranışları da yasaklamaktadır: “Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayasızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor. Antlaşma yaptığınız zaman, Allah’a karşı verdiğiniz sözü yerine getirin. Allah’ı kendinize kefil kılarak pekiştirdikten sonra yeminlerinizi bozmayın. Şüphesiz Allah yaptıklarınızı bilir.” (Nahl 16/90-91) Şu ayetler de soysal yardımlaşma ve dayanışmayı teşvik etmektedirler: “Sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “Hayır olarak ne harcarsanız o, ana-baba, akraba, yetimler, fakirler ve yolda kalmışlar içindir. Hayır olarak ne yaparsanız, gerçekten Allah onu hakkıyla bilir.” (Bakara 2/215) “Siz ne hayır yaparsanız Allah onu bilir. (Ahiret için) azık toplayın. Kuşkusuz, azığın en hayırlısı takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma)dır. Ey akıl sahipleri, bana karşı gelmekten sakının. (Bakara 2/197) “Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse onun mükafatını görecektir.” (Zilzâl 99/7) “Şüphesiz biz, ölüleri mutlaka diriltiriz. Onların yaptıklarını ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Biz her şeyi apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) bir bir kaydetmişizdir.” (Yâsîn 36/12) “Herhangi birinize ölüm gelip de, “Ey Rabbim! Beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!” demeden önce, size rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayın. Allah, eceli geldiğinde hiçbir kimseyi asla ertelemez. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.” (Münafikun, 63/10-11) Ayrıca haşr sûresinin 9. ayetinde de soysal yardımlaşma ve dayanışmada en güzel örneği sergilemiş, hatta bunun da ötesinde Mekke’den Medine’ye hicret eden muhacir kardeşleri için diğergamlık yapmış olan Medine’li Müslümanlar (Ensar) övülmekte ve bunların davranışları Müslümanlara örnek gösterilmektedir: “Onlardan (muhacirlerden) önce o yurda (Medine’ye) yerleşmiş ve imanı da gönüllerine yerleştirmiş olanlar, hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar. Kendileri son derece ihtiyaç içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” (Haşr 59/9) Bugün Kur’an-ı Kerimde Rabbimizin bizlerden istediği yardımlaşmayı en canlı şekilde tatbik etme zamanıdır. Bugün ihtiyaç sahiplerine gönül dünyamızı, maddiyatımızı, hiçbir şey veremeyecek durumda olsak bile dualar için ellerimizi açma vaktidir. Şüphesiz, dinimizde Allah’a imandan insanlara kötülük yapmamaya kadar uzanan binlerce hayır ve iyilik yolu bulunmaktadır ki, bunların her biri aynı zamanda soysal yardımlaşma ve dayanışma vasıtalarıdır. Meselâ Allah’a iman, İş yapana yardım etmek, işini beceremeyenin işini yapmak, çalışıp kazanmak, ürettiğinden hem kendisi ve ailesini faydalandırmak hem de başkalarına vermek, insanlara sıkıntı ve eziyet veren maddeleri yollardan kaldırmak, çevreye karşı duyarlı olmak, insanlar arasında adâletle hüküm vermek, dargınları barıştırmak, güzel söz söylemek, iyilikleri emredip, kötülüklerden sakındırmak, insanlara olduğu gibi diğer canlı varlıklara da şefkat ve merhamet göstermek, eliyle ve dilliyle insanlara zarar vermemek ve insanlara maddi ve manevi yönden faydalı olmak gibi… O halde mutlu birey, huzurlu toplum ve sağlıklı nesiller meydana getirmek istiyorsak, Kur’an’ın öğretilerine kulak verip, İslamın sosyal yardımlaşma ve dayanışma ilkelerini hayatımıza ve gelecek nesillere aktarabilmenin gayreti içinde olmalıyız. Peygamberimizin şu hadisleriyle bitirmek istiyorum.“…Sevdiğiniz şeylerden sadaka vermedikçe, siz, Cennete eremezsiniz, ” (Müslim, Zekât, 42) Diğer bir hadislerinde “İnsanların hayırlısı, insanlara faydalı olanlardır.” (Et-Terğib ve’t Terhib) buyuruyor.
Yorumlar