Dünyada iklim değişikliğinin en büyük etkisi küresel ısınma olup, Türkiye coğrafi konumundan dolayı bu ısınmadan etkilenen ülkeler arasındadır.
Küresel ısınma, atmosferde bulunan karbondioksit, metan, diazotmonoksit ve diğer sera gazlarının konsantrasyonunun artması ile güneş ışınlarını hapsetmesi ve yeryüzü sıcaklığının artması şeklinde ortaya çıkmaktadır.
Atmosferde bulunan sera gazlarının miktarı sanayi devriminden beri artış göstermektedir ve gerekli önlemler alınmadığı takdirde bu artış dünya için büyük bir tehdit oluşturacaktır.
Sera gazı birikimindeki bu artışlar, yeryüzünün soğuma etkisini zayıflatıp, artan sera etkisini ortaya çıkarmaktadır.
Hızla artan nüfusla beraber, sanayileşmenin gösterdiği gelişim sonucu açığa çıkan atıklar, fosil yakıt kullanımı, bilinçsiz yapılan tarımsal ilaçlama, gübreleme, artan kimyasal kullanımı gibi etkenler sera gazlarının artmasına ve sera etkisinin kuvvetlenmesine sebep olmaktadır. Bu da insan etkisi ile iklim değişikliğini doğurmaktadır.
İklim değişikliği öncelikli olarak artan hava sıcaklığı olarak ortaya çıkmaktadır. Hava sıcaklığının artması ile dünyada ve Türkiye’de önemli iklim değişikliği
oluşmuştur ve önlem alınmadığı takdirde bu değişim devam edecektir.
Küresel ısınma ile ortaya çıkan iklimsel değişiklik, kuraklık, deniz seviyesinin yükselmesi, artan seller, erozyon, toprakta tuzlanma, salgın hastalıkların artması, tarım alanlarının zarara uğraması, hayvanların yaşam alanlarının daralması, artan göçler, yoksulluk gibi birçok olumsuzluğu da beraberinde getirmektedir.
Canlı materyal ile çalışan tarım da iklim değişikliğinin etkilerinden en fazla etkilenecek sektörlerin başındadır.
Yaşanan kuraklığın tarım sektörü üzerindeki etkileri, ürün miktar ve kalitesinin düşmesi, ürün maliyetlerinin artması, sıcaklığa bağlı stresle hayvanlarda et, döl, süt veriminin ve yemden yararlanmanın düşmesi, bitkilerde zararlı-hastalık çeşit ve miktarlarında artma, tarıma dayalı sanayilerde hammadde temininin güçleşmesi, ihracatın azalıp ithalatın artması, deniz sularının yükselerek tarım arazilerini sel basması, tuzlanma ve çölleşmenin artması gibi birçok olumsuz şekilde görülmektedir.
Tüm canlıların yaşamlarının devamı için yeterli miktarda, tüketilebilir su temini büyük önem taşımaktadır. Yaşamsal öneminin yanında, tarım, sanayi vb. birçok sektörde de büyük ölçüde kullanılıyor olması suyun ekonomik açıdan da önemini ortaya koymaktadır.
Tarım suyun en fazla kullanıldığı sektörlerin başında gelmekte olup, kullanılan bu su ise hızla kirlenip, tükenmektedir. İklim değişikliği ile hızla azalan suyun ekonomik şekilde kullanılabilmesi için akılcı kararlar alınarak en kısa sürede uygulanması gerekmektedir.
İklim değişikliği senaryoları ve bu senaryoların ortaya koyduğu beklentilere göre gelecekte, atmosferde bir miktar ısınma, buna bağlı olarak buharlaşmanın artması, kar ve yağmur yağışlarında mevsimlere göre olan mevcut dağılımın bozulması gibi dünyadaki kullanılabilir su miktarını ve tarımsal üretimi olumsuz yönde etkileyecek değişiklikler beklenmektedir. Bu nedenle, kuraklık ve sel bir arada düşünülmeli ve değerlendirmeler, bu iklim olaylarına göre yapılmalıdır.
Küresel ısınma ile birlikte yaşanması muhtemel tarımsal kuraklıktan, sadece bir coğrafi bölgemiz etkileneceği gibi bütün bölgelerimizin de etkilenmesi mümkündür.
Günümüzde ve gelecekte suyun bulunabilirliği tüm insanların ilgilenmesi gereken bir meseledir.
Gelecek için su kaynaklarının varlığı ve yönetimi, suyun daha verimli kullanımı ve su kalitesinin korunması yönündeki bugünkü çabalara duyulan ihtiyacı sınırlarının büyük bir bölümü yarı kurak iklim özellikleri gösteren Türkiye, tarım ve tarıma dayalı sanayide çalışan nüfus bakımından dünya ülkeleri arasında ön sıralarda yer almasına rağmen sınırlı su kaynaklarının yönetimindeki bilinçsizlik, plansız uygulamalar ve tarım alanlarındaki drenaj yetersizliği nedeniyle birim alandan elde edilen ürün miktarı istenen düzeyde değildir.
Su; yenilenebilir bir özelliği olmasına karşın, ikamesi olmayan, en önemli ve kısıtlı doğal kaynaklardan biridir. Su kaynakları toplumun ortak malıdır ve kullanımı bireylerin arzusuna bırakılamaz.
Bu nedenle devletin başta gelen görevlerinden biride su kaynaklarını etkin bir şekilde korumak, geliştirmek, kontrol etmek ve herkesin faydalanacağı şekilde dağıtımını yapmaktır.
Tarımın en büyük su kullanıcı grubu olması dolayısıyla, suyun yönetimi ve işletilmesi, su kaynaklarının korunması ve geliştirilmesi açısından önemli bir konudur. Aynı zamanda gıda güvenliği ve üretimi ile daha iyi bir kırsal yaşam ve gelir açısından sulama gereklidir.
Türkiye’de tarımdaki en önemli sorunlardan birisi sulama sıkıntısıdır.
Tarım alanlarında aşırı derecede ilaç ve gübre kullanımının önüne geçilmesi ve suyun daha sürdürülebilir kullanılabilmesi için ilgili kuruluşlarca çiftçilere gereken eğitimin verilmesi yerinde olacaktır.
Tarım sektöründe üretimin arttırılması ve kırsal kalkınmanın sağlanabilmesi için, öncelikle toprak ve su kaynaklarının geliştirilmesi ve bunlardan yararlanma ilkelerinin belirlenmesi gerekmektedir.
Türkiye geneline bakıldığında, sulama sistemlerinin yaklaşık olarak yüzde 94’ünün açık kanal sistemleri, yüzde 6’sının basınçlı sulama sisteminden oluştuğu görülmektedir.
Sulamaya açılan alanlarda sulanan alanların değişimini en fazla etkileyen faktör, sulu tarım kültürünün istenilen düzeyde geliştirilememesi ve çiftçilerin geleneksel tarım kültürü alışkanlıklarından kolaylıkla vazgeçmemesidir.
Yapılan araştırmalara göre sulama oranlarının düşüklüğünün nedenleri; yağışların yeterli olması ya da çiftçiler tarafından yeterli görülmesi, sosyal ve ekonomik nedenler, tarım alanlarının yerleşim veya sanayi bölgesine dönüşmesi, nadasa bırakma, su kaynağının yetersiz olması, toprakta tuzlulaşma gibi ortaya çıkmıştır.
Gerekli önlemler alınmaz ise kısa sürede karşılaşılacak başlıca sorunlar şu şekildedir; suya olan talebin artması, su kesintilerinin sıklaşması ve su kalitesinin bozulması, yüzey ve su kalitesinde bozulma, tatlı suya erişmede sıkıntı, su kaynaklarının azalması ile kurak ve yarı kurak alanların artması, toprakta tuzlulaşma ve çölleşmenin artması.
Alınması gereken önlemlerin başlıcaları şu şekilde sıralanmıştır; tarımda suyun yoğun olmadan etkin şekilde kullanılmasına yönelik bilinçlendirme
çalışmaları yapılmalıdır, tarımda etkin sulamaya teşvik edecek ücretlendirme yapısı gerçekleştirilmelidir, yayım çalışmaları arttırılmalıdır, atık suların arıtılarak tarımda kullanılmasını sağlayacak bir sistem geliştirilmelidir, bir taraftan da suyun kirleticisi durumunda olan tarım sektörü için su kaynakları
verimli kullanabilecekleri çalışmalar yapılmalıdır.
Su tüm canlılar için hayat demektir. Bu nedenle dünya genelinde sadece karar mekanizmaları ya da sektör çalışanları değil tüm insanların duyarlı olması gerekmektedir. Su kaynaklarımız gerek kuraklık gerekse kirlilik ile gün geçtikçe azalmaktadır ve suyun korunması, devamlılığının sağlanması toplumsal bir görevdir.