Dünyayı sarsan korona salgını gün gelecek bitecek. Görünen o ki her insanı, her toplumu ve her ülkeyi öyle ya da böyle derinden yaralayarak bitecek. Şunu düşünebiliyor musunuz? Bundan birkaç yıl sonra Dünya nasıl olacak? Nelerin önemi olacak ve neler artık gözden düşecek? Bu konuyla ilgili gözlemlerimi paylaşmak isterim. Okul için devasa binalara artık kesinlikle ihtiyacımız olmayacak. Anlayacağız ki evden ya da geniş bant internet bağlantısı olan her hangi bir yerden eğitim alınabilir. Pantolonumuzun gömleğimizle renk uyumu olması hiç de umurumuzda olmayacak. Giyecek temiz kıyafetlerimiz olsun yeter diyeceğiz. Başımızı sokalım yeter diyeceğiz. Elektiriği ve suyu olsun yeter diyeceğimiz, bir kapı bir de çatı diyeceğimiz evler bizim için yeterli olacak... Temiz su, doğal yiyecekler, temiz çevre… Belki de insanlığın birkaç yıl sonra hayati istekleri sadece bu olacak. Bu sebeple ülkemizin, bereketli topraklarımızın, temiz su kaynaklarımızın önemi kat be kat artacak. İşte bu Türkiye'yi çok değerli bir ülke konumuna yükseltmek için belki de yeterli olacaktır. Kasıp kavrulan, insanlarının büyük bölümünü salgın hastalıklar sonucu kaybeden, ekonomisi çökmüş ve açlık ve sefaletle boğuşan bir dünyada Türkiye değerlerini koruduğu ve kendi kendine yettiği için lider ülke konumuna yükselecektir. Başlıktada yazdığım gibi bu krizi fırsata çevirecek olan ikinci bir kurtuluş savaşına hazırlıklı olmalıyız. En başında da elimizin ayağımızın biraz daha toprağa değmesi geliyor. Bundan beş yıl sonra belki de domates alacağınız pazarlar, pırasa alacağınız süpermarketler olmayacak. Ya da bunları alacak gücümüz olmayacak. İnsanlar balkonlarında domates, salonlarında kabak, bodrumlarında mantar yetiştirir hale gelecek. Daha önce bunları anlattığımızda bize gülen insanlar şimdi youtube’da “Nasıl tarım yapılır?” videoları izlemeye başladı. Ne olduk? değil de ne olacağız? sorusuna cevap aradığımız günlerdeyiz. Ve bu işler geçtikten sonra karşılaşacağımız gerçekler belki de bunlar olacak... BAĞIŞ POLEMİĞİ Voice of Amerika’nın haberine göre; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Pazartesi gecesi Ulusa Sesleniş konuşmasında Milli Dayanışma Kampanyası başlatma kararı aldığını duyurarak, “Biz Bize Yeteriz” sloganlı kampanya için banka hesap bilgilerini paylaştı. Ankara Büyükşehir Belediyesi, 29 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediyesi de, 30 Mart sabahı, benzer bir dayanışma kampanyası başlatmıştı. İçişleri Bakanlığı, Erdoğan’ın öncülük ettiği kampanyanın ardından belediyelerin girişimine engelleme getirdi. İçişleri Bakanlığı, CHP’nin 31 Mart 2019 Yerel Seçimleri’nde kazandığı Ankara ve İstanbul büyükşehir belediye başkanlıkların Corona virüsü salgını nedeniyle maddi sıkıntıdakilere yardım etmek üzere başlattığı bağış kampanyalarını durdurmak üzere genelge yayımladı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu imzalı genelgede, valiliklerden izin alınmaksızın belediyelerce bağış kampanyası düzenlemeyeceği görüşüyle söz konusu bağış kampanyalarına son verilmesi talimatı verildi. İçişleri Bakanlığı’nın genelgesi, belediyeleri “özel tüzel kişilik” imiş gibi değerlendirdiği ve valiliklerden izin almaları gerektiğini öne sürdüğü gerekçesiyle, “gayri hukuki” olarak değerlendiriliyor. Belediyelerin gelir olarak bağış kabul edebileceği ifade edildi. Keza 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nda 18’nci maddesi uyarınca da karşılıksız bağış kabul etme ve bunları gerektiği şekilde harcama yetkisi bulunduğu bildirildi. CHP adına Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun ise, İçişleri Bakanı Soylu’nun genelgesine, “Devletin vatandaşa yardım etmesini geçtik, birbirimize yardım etmemize bile tehditler savurarak izin vermiyorlar akıllarınca! Tek millet, tek bayrak, tek IBAN! Fakat bilmenizi isteriz ki, halk güvendiği kurumlara bağış yapar” tepkisini gösterdi. Felaket günleri yaşarken bu tarz bir tartışmanın bize büyük bir zarar verdiğini, birlik ve bütünlüğümüze aykırı olduğunu düşünenlerdenim. Bağış yapacak gücü olan vatnadaşlar bırakınız istediği yere yardımını yapsın. O yardımlar yerine ulaşsın, bir yaraya merhem olsun, bir muhtacın karnını doyursun yeter... Bunun denetlenmesi elbette ki devletimizin görevi ama kim yardım ulaştırma da bir köprü vazifesi oluyorsa da devletimizin en büyük desteği vermeli...