İbret; uyanmayı icap ettiren hadisedir. İbret almak ise; ders alınacak hadise karşısında uyanıp, mevcut hali değiştirmektir.
Cenab-ı Allah bir çok ayetinde bizleri düşünmeye, kainattan ibret almaya davet etmektedir. İnsanın, Cenab-ı Allah'ın varlığını, birliğini, sonsuz kudretini kavrayıp tasdik etmesi için yeryüzündeki dağlara, denizlere, ağaçlara, bitkilere, madenlere, tüm canlılara bakması, özellikle de Cenab-ı Allah'ın en büyük eseri olan insanın kendi kendine bakması, hikmetli düşünmek için yeterli olacaktır. Allahü Teâlanın rahmeti o kadar geniş ki, Firavn gibi helake müstahak olan bir insanı bile, birtakım ikazlar ile uyanmaya davet etmeksizin helak etmiyor. O halde Kişiye düşen; bu ikazlardan bir şeyler çıkarmak ve gidişâtını düzeltmektir. Çünkü Cenab-ı Hak: “İşte ey akıl ve basiret sahipleri, siz (bunlardan) ibret alın, buyurmaktadır.
Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: "Kesin olarak inananlar için yeryüzünde ilahî hakikatin alametleri vardır. Kendi nefislerinizde de öyle. Hâlâ görmeyecek misiniz?" (Zariyât, 20-21.)
"İnsanlar devenin nasıl yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yeryüzünün nasıl yayıldığına ibretle bakmazlar mı?" (Gâşiye, 17-20.)
Etrafımızda cereyan eden olayların; Yüce Yaratıcının kudretini isbat eden en güzel deliller olduğunu görmezlikten gelmek mümkün müdür? Cenab-ı Allah insanın neden ve nasıl yaratıldığına dikkatlerimizi çektikten sonra bakınız Vakıa Sûresi'nde ne buyuruyor: "Onu (yani insanı) siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratan biz miyiz? Aranızda ölümü takdir eden biziz. Ve biz, önüne geçilebileceklerden değiliz. Böylece sizin yerinize benzerlerinizi getirelim ve sizi bilmediğiniz bir alemde var edelim diye ölümü takdir ettik. Andolsun ilk yaratılışı bildiniz. Düşünüp ibret almanız gerekmez mi?" (Vakıa, 59-62.)
Vakıa Sûresi'nin ayetleri devam ediyor: "Şimdi bana, ektiğinizi haber verin. Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz? Dikseydik onu kuru bir çöp yapardık da şaşar kalırdınız. Doğrusu borç altına girdik, daha doğrusu yoksul kaldık derdiniz. Ya içtiğiniz suya ne dersiniz? Buluttan onu siz mi indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz? Dileseydik onu tuzlu yapardık. Şükretmeniz gerekmez mi? Şimdi söyleyin bana, tutuşturmakta olduğunuz ateşi, onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz? Biz onu bir ibret ve çölden gelip geçenlerin istifadesi için yarattık. Öyleyse Yüce Rabb"inin adını tesbih et." (Vakıa, 63-74.)
Bütün bunlardan sonra Allah'ın varlığını, birliğini, O'nun üstün kudretini tasdik etmemiz, onun vermiş olduğu nimetlere şükretmemiz gerekmez mi? Yeryüzündeki her şey kendi lisanıyla Allah'ı anarken ve O'nu yüceltirken, yaratılmışların en şereflisi olan insanın O'ndan uzaklaşması düşünülebilir mi?
Hutbemizi şu ayetlerle bitirelim: "(Resulüm) De ki: Düşündünüz mü hiç; eğer Allah üzerinizde geceyi ta kıyamet gününe kadar aralıksız devam ettirse, Allah'tan başka size bir ışık getirecek tanrı kimdir? Hâlâ işitmeyecek misiniz? De ki: Söyleyin bakalım, eğer Allah üzerinizde gündüzü ta kıyamet gününe kadar aralıksız devam ettirse, Allah'tan başka, istirahat edeceğiniz geceyi size getirecek tanrı kimdir? Hâlâ görmeyecek misiniz? " (Kasas. 71-72.)
Trend Haberler
Aydın’a yılın ilk karı yağdı
Aydın'da acı ölüm: Hız tutkusu sonu oldu
Nazilli’de okul yangını: Gece başlayıp sabaha kadar cayır cayır yandı
Genç mühendis kansere yenildi
Aydın'da feci kaza! 27 yaşında hayatını kaybetti
Aydın’da feci ölüm: Süt sağarken akıma kapılarak can verdi