Gökyüzünün altındaki en büyük yeryüzüdür, diye tanımlamış Aydın’ı Herodot. Tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapan Aydın, Türkler dışında her millete ancak misafir gözüyle bakmış. Bu güzel şehir en çok Türklere yakışmış. 1919’da İzmir’den 10 gün sonra işgal edildi Aydın. Efesinin teriyle sulanan ovasına, zeybeklerin bestesiyle şahlanan dağlarına kan düştü. Düşman eline öyle kolay verilemezdi tabii ki Aydın. 4 yıl sonra gelecek Cumhuriyet’in ilk selam çığlığı olan direniş başladı. Vatan için, memleket için, özgürlük için diz çökmedi Aydın. Bir öldü bin dirildi. Efelerimiz, ölümü göze almışlardı da Aydın’ı gözden asla çıkarmamışlardı. Hasan Tahsin’in ilk kurşunun yankısı Aydın’a gelip özgürlük ateşi olmuştu. Ölmekten değil de vatan için ölememekten korkardı Aydın’ın yiğit insanı. Vatan için ölür, özgürlük için yaşardı. Kurtuluş günü geldiğinde Mustafa Kemal Paşa’yı asker selamıyla karşılayacaktı.
30 Ağustos’ta zafer gelmişti artık. Bütün kirli eller kırılmış, Ege Denizi’ne doğru kurtulaşa koşmuştu atlar. Aydın özgürlüğünü, Aydın Mustafa Kemal’ini, Aydın şehidinin kanıyla sulanmış bayrağını bekliyordu artık. Güneş daha bir güzel doğuyor, etrafı zeybek kokusuyla dolup taşıyordu. Çok kez vurulan ama hiç ölmeyen şehir ayağa kalkıyordu. Ve büyük gün geldi çattı. Aydın 100 yıl önce bugün bir çift mavi göze bürünen özgürlüğe uyandı. Sandıktan bayraklar çıktı, şehrin merkezi ait olduğu millete sarıldı. 3 yıldır beklenen kurtuluş, o gün Mustafa Kemal’le efelerine sarıldı. İzmir’in dağlarında açacak olan çiçeklerin suyu Aydın’da kaynadı. Yunan’ın açtığı yaralar al bayrakla sarıldı. 1000 yıl önce bizim olan bu vatan 100 yıl önce bugün bizden başka kimsenin olamayacağını bütün dünyaya gösterdi. Bu şehirde gözü olan düşman, bu şehrin ancak lekesi olur. 100 yıl öncesine Mustafa Kemal’ine sarılan ‘ Efeler Diyarı’ paşasını bir daha asla bırakmadı. Özgürlüğe
Efeliğe
Kuvayımilliye’ye
Şehitlere
Gazilere
Al kanlı bayrağa
Mustafa Kemal’e
Cumhuriyete bin selam olsun!..