Merhaba çok sevgili SES Gazetesi okuyucuları. Yepyeni bir günden hepinizi selamlıyorum. Yaşadığımız bu asrın felaketinden sonra sorguladığım ve düşündüğüm çok şeyler oldu. Gerçekten bu hayatın değerini biliyor muyuz? Yaşadığımız bu hayatta değerini bilmediğimiz çok şeyler var ki… Sanırım depremden sonra çok şeyin değeri bilinmeye başlandı. O kadar mal, mülk hepsi hikaye imiş. Ünlü şef Mehmet Yalçınkaya’nın bir röportajını okudum.
Bir adam gelmiş; adamın 3 mercedesi, bir binası, bir fabrikası varmış. Gitmiş şeften bir kilo pirinç istemiş. Hayata karşı örnek olarak bu olay yeter bence. Her şeyin yalan olduğunun kanıtıdır. Bunlarla yetinirsek yetindiğimizle kalırız her zaman halimize şükretmeli ama fazlası için emek gerekir. Hiçbir şey insanoğluna altın tepsi halinde gelmiyor. Avrupa’da yaşayanlar stressiz bir günü bırakın bir ay geçirebiliyorlar, artık biz bir gün bile geçiremez olduk. Depremden önce yetersiz bulabilirdiniz fakat eminim yaşadığımız bu asrın felaketten sonra birazdan bahsedecek olacağım maddelerin hepsinin tek tek değerini sonuna kadar bileceksiniz. Tabi bu maddeler gelişmiş ülkelerden standartlaşmış şeyler, buna mı şükür edelim diyebilirsiniz.
Evet arkadaşlar, gelelim hayatta değeri pek bilinmeyen şeylere;
Bugün yemeğimizi yedik. Her gün tertemiz suyumuzu içiyoruz. İyi kalplisindir. Az da olsa seni önemseyen insanlar vardır. Annen ve baban veya kardeşlerin sevgisi yeter. Daha iyi olmak için çabalıyorsun. Temiz kıyafet giyinebiliyorsun. Her zaman bir hayal kurabiliyorsun. Sağlığın yerinde ne de olsa önce sağlık derler. Nefes alabiliyorsun. Başını sokacak bir yuvan var.
Siz neler düşünüyorsunuz bu konuda.
Kalın sağlıcakla…
Saygılarımla…