Milletimiz Ayasofya’nın müzeden camiiye dönüştürülmesini takdirle karşıladı. Hükümete oy veren –vermeyen onmilyonlarca insan bir heyecan yaşadı. Hükümetimize tebrik etti. Ayasofya’nın camii olarak kalmasını istedi. Siyasallaşmamasını istedi. Fakat Ayasofya’nın eski imamı Mehmet Boynukalın bilinçsizce, şuursuzca Ayasofya’yı siyasallaştırmaya çalıştı. Cumhuriyetin tanımını yapmaya kalktı. Cumhuriyeti 1921 ve 1924 anayasalarıyla sınırlı tutmaya çalıştı. Laikliğin 1921 ve 1924 anayasalarında olmadığını söyledi. 1- Harf inkılabı 1924 anayasasından sonra yapıldı.
2- Kadınlara seçme ve seçilme hakkı 1924 anayasasından sonra verildi.
3- Halifelik 1921 anayasasından sonra kaldırıldı.
4- Saltanat 1921 anayasasından sonra kaldırıldı.
5- Medeni kanunlar 1924 anayasasından sonra getirildi.
.
……….vs. Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptığı devrimler 1921 ve 1924 anayasalarında yazmaz, laikliğin 1921 ve 1924 anayasalarında yazılmadığı gibi. Mehmet Boynukalın eğer 1921 yılını cumhuriyetin fabrika ayarı olarak görüyorlarsa, hatırlatmak isterim ki 1921 yılında Anadolu işgal altındaydı. Ben de soruyorum Mehmet Boynukalın’a; özlemin 1921 yılında işgal altında olan Anadolu mu? Mehmet Boynukalın’ın dönülmesini istediği, Cumhuriyetin fabrika ayarları olarak gördüğü 1921 ve 1924 anayasalarından sonra yapılan devrimler Türkiye’yi saygın bir ülke, vatandaşına da saygın bireyler olma hakkını sağladı.
Ayrıca Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde gerçekleştirilen devrimler Müslüman-Türk haricindeki diğer inanç ve etnik grupların da serbestçe ve özgürce yaşamalarına ve ibadet etmelerini daha da geniş imkan tanıdı. Ayasofya camii eski imamı gibi, 104 emekli amiral de maalesef bilinçsizce, şuursuzca açıklama yaptı. 104 emekli amiralin hükümete yönelik açıklaması kabul edilemez. Oy verelim veya oy vermeyelim AKP-MHP ittifakı sandıkla gelmiştir. Gidecekse de sandıkla gidecektir. Başka tür arayışları olanlar 15 Temmuzda olduğu gibi karşısında milletimizi bulacaklardır.