İnsanın yaratılış sebebinin en büyüğü namazın önemini bilmeyenlerin bahanesi olur bazen iş, güç. Müslüman, “İşim var, sonra kılarım”, “Neyse, sonra kaza ederim” gibi cümleler kullanırlar.
Rabbimiz Kur’an’da meâlen, “Ben cinleri ve insanları, ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.” buyuruyor. (Zâriyât Sûresi: 56)
Daha ötesi var mı?
Hem Rabbimiz, hem Peygamberimiz (a.s.m.), en büyük ibadetin namaz olduğunu belirtiyorlar. Bu kadar açık gerçek ortada iken farklı bir şey düşünmek mümkün mü?
Bizim ve her şeyin yaratıcısı, bizi dirilten ve öldüren, ahirette bizi hesaba çekerek sonsuz bir mükâfat veya azap verecek olan Allah, çok açık ve net bir şekilde, bizi ibadet ve namaz için yarattığını buyuruyor, ısrarla namazı emrediyor. Bizim farklı bahanelerle namazı terk etmemiz, kendi kendimizi aldatmak ve başımızı kuma sokmak olmuyor mu?
Evet, içinde bulunduğumuz gafletten uyanalım. Namazı vaktinde, hiç kaçırmadan, ezan okunur okunmaz, dosdoğru ve hakkını vererek kılalım. Eğer hemen uyanmazsak, bilelim ki, Cehennemde uyanmak çok geç olacaktır.
Kimi insanlar, “Niçin namaz kılmıyorsun?” dendiğinde, “Zamanım yok”gibi kargaları güldüren bir bahane uydururlar. Şu saçmalığa bakın: Her şeye zaman var, ama yaratılış gayemiz olan namaz kılmak için zaman yok. Kim inanır buna?
**
Yüce Allah, Müminun sûresinin üçüncü ayetinde, mümin kullarının önemli bir özelliğini şöyle açıklıyor: "Onlar, faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler."
Günümüzde pek çok kimse vakit yokluğundan şikâyet eder. Kime sorsanız, zamanı pek dardır; oradan oraya koşuşturmaktan, en gerekli işlere dahi fırsat bulamamaktadır. Bir akraba ziyareti, birkaç sayfa kitap okuma, hatta ailesiyle üç beş dakika sohbet etme veya çocuklarıyla meşgul olma gibi en önemli işler bile, "vaktim yok" bahanesiyle ihmâle uğrayıp gitmektedir.
Doğru mu bu? Gerçekten vaktimiz mi yok? Eğer en lüzumlu işler için vakit bulamıyorsak, zamanımızın geri kalan kısmını bunlardan daha önemli işler için mi harcıyoruz?
Bunun cevabını hep birlikte düşünüp, bir günlük hayatımızı ayrıntılı bir şekilde baştan sona gözden geçirelim. Dünyamıza da ahiretimize de faydası olmayan şeylerin, günlük hayatımızda ne kadar yer işgal ettiğini göz önünde bulunduralım.
Böylece her gün boşa akıp gittiğine şahit olduğumuz zamanımızı daha yararlı işlere ayırarak, neler kazanacağımızı ve hayatımızda nelerin değişeceğini hesaplayalım. Unutmayalım ki, günde iki saatimiz faydasız şeylerle heba olup gidiyorsa, bir senede yaklaşık 730 saatimiz gidiyor demektir. Bu da, neredeyse bir öğrencinin bütün bir sene boyunca okulda geçirdiği ders saatlerine denk bir süredir. Peki zamanımız gerçekten her sene bir eğitim yılını göz kırpmadan heba edecek kadar çok mu? Hayatımızın dakikaları bu kadar ucuz mu?
Kaybedilen birçok şey zamanla telâfi edilebilir. Servetler yeniden kazanılabilîr. Ayrılanlar birbirine tekrar kavuşabilir, fakat giden zaman asla geri dönmez. Üstelik zaman, bizim yegâne sermayemizdir, Dünya ve ahiret için ne kazanacaksak, hepsini, bize verilmiş olan sayılı ömür dakikalarını harcayarak kazanırız. Onun için, her şeyden değerli olan bu sermayemizi, nereye harcadığımıza lütfen dikkat edelim.
Niçin yaşadığımızı bilip, hayatımızda kendimiz için kısa ve uzun vadeli hedefler belirlersek; vaktimizi iyi değerlendirmek suretiyle, çok büyük işler başarabiliriz. Günde on dakikamızı vererek, her gün bir ayet ve bir hadis öğrenebiliriz. Bunun kazancını aylara ve yıllara vurduğumuz zaman, ortaya hiç de küçümsenmeyecek rakamlar çıkar. Meselâ her akşam ailemizle birlikte Allah'ın kitabından, Peygamberimizin hadislerinden beş on dakikalığına bile olsa bir şeyler okuyacak olsak; dünya ve ahiretimiz için çok büyük kazançlar elde ederiz. Yine bir yararlı bilgi öğrenme, bir sanat dalı ile uğraşma, bir gönül alma gayreti, bir yardıma koşma gibi daha nice işler ve güzellikler, işte bu kısacık vakitler vasıtasıyla hayatımıza girer ve onu zenginleştirirler.
Yüce Allah bize çok değerli bir ömür bahşetmiştir. Bu bakımdan hayatımızın kıymetini bilip, zamanımızı ona göre değerlendirelim. Ömür sermayemizi Allah'a kulluk bilinciyle, insanlığa hizmet uğrunda harcayalım, Çocuklarımıza ve gençlerimize de bu bilinci aşılayalım. Yaz tatillerini en iyi şekilde değerlendirmeleri için sorumluluklarımızı yerine getirelim.
Yazımı, sevgili Peygamberimizin konuyla ilgili olan bir hadis-i şerifiyle bitiriyorum. Efendimiz (s.a.s.) buyuruyorlar ki; "Âhirette insan şu beş şeyden sorguya çekilmedikçe, Allah'ın huzurundan ayrılamaz; ömrünü nerede tükettiğinden, gençliğini ne şekilde yıprattığından, malını (servetini) nereden kazanıp, nerelere harcadığından ve bildikleriyle amel edip etmediğinden.' (Tirmizî, Kıyamet, 1(3531).