Neredeyse her iki yılda bir büyük bir deprem yaşıyoruz. Şehirlerimizi depreme dayanıklı hale getirmemiz şart. Peki, neden bir araya gelip bu konuda konuşamıyoruz? Neden bir ucundan tutup başlamıyoruz?
Daha beş gün önce, ülkemizin en büyük şehrinde nüfus, ekonomi ve sanayi olarak ülkemizin neredeyse yüzde 60’ına tekabül eden İstanbul ve çevresinde yine bir deprem yaşadık. Tabiri caizse, vücudumuzun atardamarı neyse İstanbul ve çevresi de ülkemiz için odur. Ülkemizin can damarıdır. "Allah korudu" ifadesi, tam da bu duruma cuk diye oturuyor. Çünkü Yaradan bu depremin şiddetini 6,4 değil de 7,4 yapsaydı (Rabbim korusun), şimdi neyi konuşuyor olacağımızı bile düşünecek hâlimiz kalmayacaktı.
Maalesef her zamanki gibi, bu deprem gerçeğini birkaç gün sonra yine unutacağız. Üzülerek söylüyorum: Unutacağız!
Bir düşünsenize, İstanbul bir anda yerle bir olmuş olsaydı... İnanın tartışacak dahi mecâlimiz kalmazdı. Ülke ekonomisi çökerdi demiyorum; resmen biterdi.
O zaman kimse;
"O parti, bu parti,"
"O belediye, şu belediye,"
"O vali, bu vali,"
"O kaymakam, şu il başkanı, bu ilçe başkanı,"
"O muhtar, şu doktor, bu rektör,"
"O müdür, bu profesör, şu daire başkanı"
diye konuşamazdı. Bu listeyi istediğiniz kadar uzatın.
Beyler, kendinize gelin!
Vatandaş, kendimize gelelim!
Bu vebalin altında hepimiz kalırız. Bu yıkıntının altında hepimiz eziliriz. Kimimiz ölür, kimimiz sakat kalır.
Lütfen!
Ufak bir sarsıntıda bile korkudan üçüncü, beşinci kattan kendini beton zemine atan vatandaşlar, siz neyi bekliyorsunuz?
Apartman sakinleri, "Dairem küçülecekmiş", "Beş metrekare kaybedecekmişim" diye birbirleriyle anlaşamıyormuş...
Sana soruyorum: Beş metre karelik küçük bir ev mi daha değerli, yoksa beş metrelik kefen bezi mi? Hangisi kıymetli sence?
Bir sanatçının depremde camdan plaketi kırılmış, tuzla buz olmuş... Ah ne yazık!
Bir genç kızın çorbası masadan dökülmüş, eteği kirlenmiş, çok üzülmüş...
Yan dairede Meramım'ın kupası kırılmış, çok üzülmüşler...
Üst kattaki Muarrif'in Fenerbahçe bayrağı yırtılmış, çok üzülmüş...
Vah vah! Ne yapacağız şimdi?
Kendinize gelin beyler!
Hep birlikte kendimize gelelim!
Deprem gerçeğinin üzerine eğilmek zorundayız.
Kavga ederek değil, mazeret üreterek değil, çözüm üreterek!
Haydi beyler, haydi! Acele edelim, haydi!