Kıyamet müneccimleri yine hortladı. Hep bulanık havayı severler.

Tarihe bir bakarsanız 1700’lü yıllarda Avrupa’da papazlar cennetin anahtarlarını satarlardı.

Kendilerini medeniyet beşiğinde gören, Avrupalılarda bunlara inanırdı.

Dünya üzerinde taşıdığı 9 milyara yaklaşan insan nüfusuyla hayli ilginç bir döneme girdi.

Yine kâhinler türedi, Dünya bu nüfusu taşıyamaz besleyemez diyenler çoğaldı. Onun için 3 dünya savaşı gerekli diyen bozuk ağızlar konuşmaya başladı.

Hatta okumuşsunuzdur. Yeni bir salgın (virüs) yola çıkmış, yayılmaya başlamış.

Yakalananların yüzde 29’unu öldürüyormuş. Dünyayı kasıp kavuran, Corona da bile ölüm oranı yüzde yarımdı.

Hiç değilse yalanlarınızı küçük atın civcivler yesin kardeşim.

Şimdide yaşanan iklim krizi sonunda denizlerin yükselmeye başladığı iddialarını konuşuluyor.

Bunun ilk belirtileri Yunanistan ve İtalya da görülmeye başlamış bile.

Yakın zamanda Yunanistan yarım adası, denizin yükselmesi sonucu adacıklar haline gelecekmiş.

İtalya bile adacıklardan kurul bir devlet olacakmış. Hani bunlar olmayacak işlerde değil. Açıkçası usturuplu yalanlar.

Peki, Dünyaya bu hale kim getirdi kardeşim?

Her gün sorunlarına sorun ekleyen dünyayı yaşanmaz hale getiren bizler değil miyiz?

Sonunda Marmara denizini, müsilajla köpürten biz insanoğlu değil mi? Yarın bunun Ege denizine inmeyeceğini kim iddia edebilir?

Her şeye rağmen şu an dünyada yaşayan insanlar en şanslı nesil.

Gelecek nelere gebe, bilmek mümkün değil.

**

HEP TRÜBÜNE OYNUYORLAR

Zaman zaman ifade ederim, sadece ülkemizde değil dünyada siyaset kirlendi.

Dünya nüfusu arttıkça devletler çıkarlarına uygun siyasete önem veriyor.

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘yurtta sulh cihanda sulh’ ilkesi buhar oldu.

Yanar söner siyaset hız kazandı. Adalet, hukuk arayışı kayboldu.

O zamanda dünya nüfusu 2 milyar bile değildi. Bugün 9 milyara dayandı.

Vahşi İsrail’in öldürdüğü insan sayısı 40 bine ulaştı. Okulları, Hastaneleri vuruyor yüzlerce çocuk ölüyor.

Yahudileri kim durdurabiliyor? Kim dur diyebiliyor?

Dünya sadece seyrediyor, her ülke beyanat vermekle yetiniyor.

Hepsi de tribüne oynuyor.

Müdahale eden yok, dur demeden, İsrail durur mu? Ama hiç bir devlet bunu söyleyemiyor. Neden?

Çünkü İsrail’in elinde ATOM bombası dahil, her türlü gelişmiş silahlar var da ondan.

Dünyada her şey altüst oldu.

Bir zamanlar hatırlarsınız, terörist başı APO’ya sayın diyenlerin yargılanması isteniyordu. Çok kişi de yargılandı.

Bunu isteyenler daha sonra kendileri de sayın APO demeye başladılar.

Daha dün katil Esat diyenler bile, bugün bay Esat diye konuşuyor. Bu anlayışla yurtta sulh, cihanda sulh gerçekleşir mi?

Siyaset ve ilişkiler bu kadar kötüleşti. Bir düşünün dünyada 57 Müslüman ülke var. Kuzey Kıbrıs’ı kaç tanesi tanıdı hiçbiri. Hani Türk dayanışması nerde?

DÜNYA, MÜSLÜMANLARIN, TÜRKLERİN YANINDA DEĞİL. MAALESEF, ZENGİNLERİN KOLTUĞUNUN ALTINDA YAŞIYOR. DÜNYA BİTER, BU DÜZEN DEĞİŞMEZ.

**

SİYASET TIKANIRSA, SUİKASTLAR BAŞLAR

Amerika başkan adaylarından, Trump’a miting alanında yapılan suikasttan kurtulması ancak mucize olarak ifade edilir.

Öldürmeyen Allah öldürmüyor işte, kurşunun 3 cm’lik bir yanılması onu hayatta tuttu.

Son zamanlarda Amerika’daki iç politika çekişmeleri Türkiye’ye benzemeye başlamıştı.

Sorun çözme sanatı siyaset, rayından çıkmıştı. Siyaset sahnesinde, hakaretler havada uçuşmaya başladı.

Kendini demokrasinin beşiği sanan Amerika’da adeta terör havası esmeye başladı.

Siyasetin rayından çıktığı, umudun kesildiği, her yerde bunlar yaşanır.

Amerika bundan kendine ders çıkarır mı bilmiyorum.

Türkiye’ye oynanmaya çalışılan terör oyunu batının, Amerika’nın elinde patladı.

Dünya şaşkınlık yaşıyor. Batı, hala terörün vahametini anlamış değil.

Yakın gelecekte eğer 3’üncü Dünya Savaşı yaşanmazsa Avrupa’da birçok ülke terörü kucağında bulacak.

İnşallah iş işten geçmiş olmaz.

Türkiye son 30 yıldır batının yarattığı teröre en çok para harcayan ülke. Eğer bu kurulmuş teröre milyar dolarları harcamasaydı.

Türkiye bugün, bir Türkiye daha olurdu. Başka yönlerini bilmem ama Recep Tayyip Erdoğan’ın bazı hatalarına rağmen, Türkiye’nin başında olması, devletimiz için bir şanstır.

Batının ve Amerika’nın Türkiye’ye karşı her komplosu, Recep Tayyip gibi kurt politikacıdan geri dönüyor. Karşılık buluyor.

Trump’a yapılan bu suikasttan dünya kendisine nasıl bir ders çıkaracak onu da göreceğiz.

**

MİLLETİMİZİN YUNANİSTAN HASTALIĞI NÜKSETTİ!

1974 Kıbrıs Barış Harekâtını yaşayanlar çok iyi bilir.

O yıllar, milli birliğin şaha kalktığı yıllardı. Millette, siyasette tek vücut olmuştu.

Bu barış harekâtı sonunda millette Kıbrıs hastalığı başladı.

Herkes yavru vatan dediğimiz Kıbrıs’a gitmek istiyordu.

Dünya bu ilgiyi, Türkler, Kıbrıs’ı işgal ediyor diye manşetler atarak verdi.

Aradan geçen 50 yıl sonra milletimiz de bir yurt dışı gezi hastalığı başladı.

Neydi o, “YUNANİSTAN HAYRANLIĞI”, “YUNAN ADASI” gezileri.

Ülke olarak, 5 kuruşa muhtacız diyoruz. Tasarruf dönemi başlattık diyoruz.

Akşam çocuklarımız aç yatıyor diyoruz.

Yurt içi gezileri aşıp, sonra da yurt dışı gezilere rağbet ediyoruz.

Bu talep patlamasında, iç fiyatlardaki artışı sebep olarak görebiliriz.

İç fiyatlar da yazlığın günlüğü 3 bin lira ile 10 bin lira arasında değişiyor.

Ama yazlıklarda boş ev yok. Bu çelişkileri değerlendirmek herkesin haddi değil.

Hani bir atasözü var ya.. Millet gider mersine biz gidiyoruz tersine,

Allah aşkına, gücümüz olsa Türkiye’ye işgal ederiz diyen, Yunanistan aşkı neden?

Ben bu hareketi, yaşanmamış kabul etmek istiyorum. Milli birliğin gereği YUNAN AŞKI olmamalı.

İç fiyatları yetkililer yakından takip etmeli. Bir şezlong ve şemsiyenin fiyatı 500 lira olmamalı.

Denizden yararlanmak tüm milletimizin hakkı olmalı.

Fiyatlar devlet denetiminde olmalı. CAYDIRICI CEZALAR UYGULANMALI. Yunan adalarına gitmek için kuyrukta beklemeleri çok acıdır. BU bir milli duruş değildir…