Toplumlar, çevre tanımında görülen barınma, sağlık, eğitim ve kültür gibi temel ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için sahip oldukları yeraltı zenginliklerinden faydalanmak zorundadırlar. Madencilik işletmeleriyle doğal kaynaklar insan refahı için bir taraftan ekonomiye kazandırılırken, diğer taraftan ekolojik çevreye verilen büyük tahribat ve zararları çoğu zaman göz ardı edilmektedir.
Madencilik çalışmaları; madenin aranmasından başlayarak, kullanımı sonuna kadar tüm aşamalarda, doğal ve kültürel çevrenin özelliğine, madenin ve maden ocağının yapısına, uygulanan madencilik tekniğine bağlı olarak, çevre üzerinde az veya çok bir dizi değişime neden olmaktadır. Bu değişimler; görsel, akustik, atmosferik, jeoteknik, morfolojik, hidrojeolojik, tarımsal, kültürel, sosyolojik ve alt yapı üzerine olarak özetlenebilen kısa süreli-uzun süreli, olumlu-olumsuz, onarılabilir-onarılamaz, dolaylı-dolaysız çevresel etkilere neden olmaktadır. Bu etkiler yerel, bölgesel olabildiği gibi bazen sınır aşırı boyutlara ulaşabilmektedir. Madencilik faaliyetlerinin etkileri, önlem alınmadığı takdirde, işletmeler kapatılıp terk edildikten sonra bile devam edebilmektedir.
Üretim yöntemi olarak hangi yöntem uygulanırsa uygulansın hem işletme hem de işletme sonrası çevre kirliliğine neden olmaktadır. Eğer maden, yerleşim alanına yakınsa bu etkiler çok daha büyük olabilmektedir.
Türkiye, maden çeşitliliği bakımından zengin bir ülkedir. Ülkede 60 civarında farklı maden üretimi yapılmaktadır. Madencilik insanoğlunun çevreye en fazla zarar veren etkinliklerinden biridir. Her ne kadar madencilik, yer kabuğunun küçük bir bölümünü kullanıyorsa da toprak, hava ve suya yerel ve bazen bölgesel düzeyde etkileri vardır. Bitki örtüsü ve üst toprağın yüzey madenciliğinde sıyrılması ve harmanın ve diğer madenlerin rüzgar ve suyla aşınmasıyla çıplak alanlar oluşur. Ayrıca zararlı maddeler yüzey suları ile yakın akarsulara taşınır ve atıklardaki toksik maddeler yer altı sularına karışır.
Hava; toz ve toksik maddelerle kirlenebilir. Çıkarılan minerallerin safsızlıkları uzaklaştırmak amacı ile işlenmesi sırasında büyük miktarda atık kaya ve diğer atık maddeler oluşur. Genellikle bu atıklar maden çıkarma ve işleme sahasının yakınında yığılır veya oluşturulan çukurlara doldurulur. Bu atıklar kapatılmadıkça ve stabilize edilmedikçe tozlar ve bu atıklardaki zehirli metaller rüzgar etkisiyle havaya karışır ve suların zehirli ve radyoaktif maddeleri çözmesiyle de yakında bulunan akarsular veya yer altı suları kirlenir.
Maden arama ve geliştirme faaliyetleri çevre üzerinde genel olarak şu etkilere yol açmaktadır; Arazinin doğal görünümünün bozulması, verimli üst toprağın kaybolması, yeryüzü su kaynaklarının kirlenmesi, patlamanın ve iş makinalarının oluşturduğu toz-gürültü-titreşimlerin etkisi, yer altı su seviyesinin düşmesi ve değişmesi. Yeraltı madenlerin işlenmesi sırasında yeraltında oluşan boşlukların zaman içinde göçme ile dolması sonucu yeryüzünde tarım ve ormanlık alanlar da bozunmalar, yüzeyde bulunan binalarda çatlamalar ve yıkılmalar meydana gelir. Bütün madencilik faaliyetleri sonrası elde edilen cevherde yapılan zenginleştirme işlemlerinin çevre üzerindeki etkileri; toz ve gürültü, sıvı-katı-gaz artıklardır. Yüzey madenciliği sonucu yüzey sularında şu etkilenmeler olmaktadır: doğal ve yapay su rezervuarları, göller ve havuz göllerinde su seviyeleri düşer ve yer altı suyunun büyük alanlardan çekilmesine bağlı olarak buradaki sular tamamen kurur; akan suların güzergahı-akış yolları ve kanalları yer değiştirir; terkedilmiş madenler suyla dolar, operasyondan kalan atkılar suyu kirletir. Yüzey madenciliği sonucu yer altı sularında şu etkilenmeler olmaktadır: yer altı suyundaki çökelti konileri bitişikteki alanların içine kadar gelişerek su eksikliğine-tuzlu su müdahalesine-su kirliliğine neden olabilir; yer altı su seviyelerindeki azalma ve böylece kazı alanlarındaki kuraklığın artması ve susuzluğa neden olması sonucunda bitkilerde hastalık ve evcil hayvanlara karşı artan bir hassasiyet görülür, halka su sağlayan kuyular kuruyabilir.
Madencilik faaliyetleri bitki örtüsünün tamamen tahribine ve arazinin doğal yapısının bozulmasına yol açmaktadır. Arazi yapısındaki bozulma, madene ulaşmak için yapılan hafriyata, hem de hafriyat sırasında çıkan malzemenin artık yığınlar halinde yakın çevrede yığılmasıyla ortaya çıkmaktadır.
Havzanın hidrolojik işlevi zamanla değişime uğramaktadır. Bu durumda yüzeysel akış suları artacağından koruyucu örtüden yoksun toprak materyali erozyonla taşınarak rezervuarlarda birikebilir. Yoğun madencilik alanları ve dağınık madencilik alanları flora ve faunanın tahribine neden olmaktadır.
Maden yataklarının açılmasıyla çevre arazilerde hızla su kaybı oluşmakta, toprak kuraklaşmakta, artık yığınlarından salınan çeşitli kirleticiler sonucu bitki gelişmesinde zayıflamalar gibi çeşitli sorunlar ortaya çıkmaktadır. Madencilik faaliyetlerinin peyzajın yapısında meydana getirdiği değişimler sonucunda bitki örtüsünün yapısında, topoğrafya üzerindeki değişimlere bağlı olarak iklim özellikleri üzerinde, flora ve faunada oluşan değişimler olmaktadır. Madencilik faaliyetleri sonucunda toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikleri olumsuz etkilenmekte ve toprak kullanılamayacak hale gelmekte, toprağın üretim gücü azalmakta veya yok olmakta, toprak kalitesi ve verimliliği bozulmaktadır. Asit maden drenajı, dünyanın her yerinde yaygın olarak karşılaşılan ve olumsuz etkileri ile boğuşulan bir sorundur. Maden işletmesinden kaynaklanan tozluluk, kükürtdioksit ve azotoksitler hava kirliliği oluşturmaktadır. Oluşan hava kirliliği genel anlamda; solunum sistemi-KOAH-allerjik hastalıklarına yatkınlık-alevlenmeler, gözde irritasyon, solunum sistemi kanserleri, solunum ve dolaşım sistemi hastalıklarının hastalanma hızı ve ölüm hızlarında artış meydana getirmektedir. Madencilik etkinliklerinin işletme sürecinde sıyırma, kırma, eleme, stoklama, öğütme ve liç uygulaması için yığınların oluşturulması aşamalarında yoğun toz çıkışı söz konusudur. Havadaki toz çok düşük düzeylerde bile sağlık sorunlarına neden olur, bu nedenle hem kısa süreli hem de uzun süreli ortalama konsantrasyon için önerilen bir eşik değer yoktur. Tozluluk kalp-damar sistemi ve solunum sistemi hastalıklarının görülme sıklığında ve ölüm hızında artışa, solunum sistemi hastalıklarında alevlenmelere, solunum fonksiyonlarında azalmaya neden olur. Hava kirleticiler içinde yer alan kükürt ve azot oksitlerin havadaki suyla, yağmurla birlikteliği asit yağmuruna neden olur. Oluşan sülfrik asit ve nitrik asit yağmuru bitkilerde kısa ve uzun erimli etkilere neden olarak, maden işletmesinin yakın ve uzak çevresinde değişik boyutlarda yeşil örtünün yok olmasına yol açar. Bu etki uzun erimde değişik sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına da neden olur. Cevher çıkarımı sırasında oluşan tozluluk nedeniyle ve cevherin işlenmesi aşamasında ağır metal kirliliği söz konusudur. Ağır metaller, su kaynaklarına, toprağa, ırmak, göl ve yeraltı sularına geçerler. Madencilik faaliyetleri önemli çevresel riskleri olan, ancak çevresel önlemlerin büyük dikkat ve özenle alınması sonucu kamu yararına yürütülebilecek hizmetlerdendir.
Maden drenaj suları başta olmak üzere, madencilik faaliyetleri sonrasında oluşan her türlü katı, sıvı ve gaz atıkların çevre mevzuatı çerçevesinde uygun bilimsel yöntemlerle bertaraf edilmesi gerekmektedir. Çevreyi koruma, kirliliği önleme ve ekolojik değerleri kazanmada en etkili ve maliyeti en ucuz olan yol, arazi ve çevre bozulmalarını önlemeye işletme safhasında başlamak ve üretim süreci boyunca mümkün olduğunca çevreci mantıkla yönetim anlayışı geliştirmektir. İyileştirmelerdeki temel amaç, madencilik faaliyetine bağlı olarak bozulan ve etkilenen alanlara ekolojik ve ekonomik değerleri mümkün olduğu ölçüde geri kazandırmak olmalıdır. Çevre üzerinde madenciliğin etkisini elimine etmek imkânsızdır fakat maden şirketleri etkileri en aza indirmek için daha çok para harcayıp daha fazla özen göstermelidirler. Ülkemizde 1993 yılında yürürlüğe giren ÇED yönetmeliği ile madencilik faaliyetleri sonrası bozulan arazilerin yeniden düzenlenmesi çalışmaları önem kazanmış ve yine yönetmeliğin yürürlüğe girmesi ile doğal kaynakların kullanımı ve çevreye olabilecek olumsuz etkilerin azaltılması proje aşamasında kontrol edilmeye başlanmıştır. Maden Kanunu başta olmak üzere madencilik faaliyetleri süresince ve faaliyet sonrası peyzaj onarım çalışmalarıyla ilgili olarak yasa ve yönetmelikler yeniden gözden geçirilmelidir. Maden arama ruhsatı almadan önce kapsamlı bir ÖN-ÇED raporu hazırlanarak işletme faaliyeti ÇED’e tabi tutulmalıdır. 2007 yılında yürürlüğe giren “Madencilik Faaliyetleri ile Bozulan Arazilerin Doğaya Yeniden Kazandırılması Yönetmeliği” ile işletmeler faaliyetlerini bitirdikleri andan itibaren 2 yıl içinde arazinin doğaya yeniden kazandırılmasını gerçekleştirmek zorundadırlar. Madencilik yan etkilerini azaltmak için belirli bir plan doğrultusunda hareket edilmelidir. Eğer etkiyi azaltma imkânsız ise o bölgedeki madencilikten vazgeçilmelidir.
Trend Haberler
Karacasu'da feci kaza: 2’si ağır 3 çocuk yaralı
Dualar Karacasu'da yaralanan çocuklar için
Karacasu'daki olayda ilginç gelişme: 4 saatte önce her şey normal diye tutanak tutulmuş
Başkan Gençay'dan ikametgah çağrısı
Beyaz Eşya Firması İflas Etti! Çok Sayıda Müşteri Mağdur Oldu
Yarın başlıyor! ATM'ye kartını takan bu yazıyla karşılaşacak