Türkiye iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek ülkeler arasında yer almaktadır. Meteorolojik afetlerin sayısı ve bu afetlerin neden olduğu maddi ve manevi kayıplar ülkemizde her geçen gün artmaktadır.
İklim değişikliği tüm ekosistemleri etkilemektedir. Ancak iklim değişikliği kentlerde yaşayan insanları, alt yapıları, belediye hizmetlerini ve kentin orman, tarım, su kaynakları gibi doğal varlıklarını daha fazla etkilemektedir.
Örneğin 2009 yılında İstanbul gibi dünyanın en büyük metropollerinden birinde 30’dan fazla insan selde hayatını kaybetmiştir.
Uluslararası Afet Veri Bankası kayıtlarına göre ülkemizde 1900-2015 yılları arasında sel ve taşkınlarda 1.399 kişi hayatını kaybetmiş, 1,8 milyon insan olumsuz olarak etkilenmiş ve bu sellerin ülke ekonomisine neden olduğu zarar 2,2 milyar doları bulmuştur.
Ülkemizde 1998 yılından sonra meteorolojik afet sayısında hızlı bir artış yaşanmıştır. 1990 yılında 28 kadar meteorolojik afet kaydedilmişken, 2015 yılında 731 meteorolojik afet olduğu raporlanmıştır.
Türkiye’de en sık fırtına ve hortum, şiddetli yağış ve sel, dolu meteorolojik afeti görülmektedir.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından gelecekte ülkemizde olması tahmin edilen iklim değişiklikleri; Yıllık ortalama sıcaklıklarda artış, yıllık toplam yağışlarda azalma, donlu günlerde azalma, 35 °C’den daha sıcak günler sayısında artış, ekstrem yağışlı günlerde artış, ardışık kurak günler sayısında artış. Beklenen bu iklim değişikliklerinin etkileri ise kuraklık, sel, taşkın, yangın, dolu, fırtına ve hortum oluşumlarında artış şeklinde olacağı öngörülmektedir.
Deniz sevilerindeki yükselmeye bağlı olarak bazı kıyıların su altında kalması da söz konusu olabilecektir.
İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde çölleşme ve kuraklık riski oldukça yüksektir.
Ülkemizin batısındaki kentlerde ve kıyılarda fırtına riski de oldukça fazladır.
İklim değişikliğinin kentler ve ekosistemler üzerinde yaratacağı diğer riskler nem yağış rejiminin değişmesi, bitkilerin büyüme döneminin uzaması, hava kalitesi üzerinde olumsuz etkiler, sıcak hava dalgalarının artışı gibi nedenlerle de gelecekte daha yoğun hissedilecektir.
İklim değişikliğine bağlı olarak ülkemiz kentlerinde olması tahmin edilen etkiler: Sel ve taşkınlarda artış ve buna bağlı olarak altyapıların ve yerleşim alanlarının sular altında kalması; Sıcaklık artışı ve sıcak hava dalgalarının yoğunlaşması, soğutma ihtiyacının ve dolaylı olarak elektrik tüketiminin artması; Dolu, fırtına ve hortumlarda şiddetlenme ve bunlara bağlı olarak elektrik hatları gibi alt yapılar ile araç ve konutlarda hasarlar; Toz fırtınalarında artış; Kıyı kentlerinde deniz seviyelerindeki artışla kıyı erozyonu; Kuraklıkla su kaynaklarının azalması ve temiz içme ve kullanma suyuna ulaşmada zorluk, hidroelektrik enerji üretiminde azalma; Hava kalitesinin bozulması; Sağlık sorunlarının artması; Tarımsal üretimin ve verimliliğin azalması, yem bitkilerinin üretiminde azalma ve meraların zarar görmesi sonucunda hayvancılığın da etkilenmesi nedeniyle gıda güvenliğinin riske girmesi ve gıda fiyatlarında artış; Kent çevresindeki orman alanlarında yangınlarda artış; Sulak alanlarda buharlaşmanın ve su kullanımının artmasına bağlı olarak kurumalar; Flora ve faunanın daha uygun habitatlara göç etmesi; İstilacı türlerde artış; Tarım, orman ve süs bitkileri zararlıları ve hastalıklarında artış; İklim göçlerinde artış; Turizm gibi bazı sektörlerde ekonomik kayıplar.
Bir kentin özetlenen iklim değişikliği etkilerinden etkilenme derecesi kentin direnç ve etkilenebilirliğine bağlı olarak değişmektedir.
İklim değişikliği özelinde kentlerin direnci, kentin işleyişini bozmadan, aynı yapıyı ve işleyişi koruyarak strese ve değişime uyum sağlaması ve değişiklikleri telafi edebilme kabiliyeti olarak tanımlanabilir.
Kentlerde beklenen iklim değişikliği etkilerinin açık, net, şeffaf ve doğru bir şekilde analiz edilmesi hassas ve kırılganlığı yüksek olan sistem ya da sektörlerin belirlenmesi, doğru ve etkin önlemler geliştirilmesi, popülariteye kaçmadan bu önlemlerin uygulanarak kentlerin dirençlerinin arttırılması gerekir.
Kent ölçeğinde gerekli analiz, değerlendirme ve önlemlerin geliştirilmesinden öncelikle belediyeler sorumludur.
Ancak hükümetlerinde arazi kullanım kararları alınmasında, mega projelerin geliştirilmesinde, çevre düzeni ve imar planı mevzuat ve uygulamalarında sera gazı salımlarının azaltılması ve iklim değişikliği perspektifine dikkat etmeleri gerekmektedir.
Ülkemizde genel politikalarda bu ilkeye uyulduğunu söylemek oldukça zordur.
Belediyeler imar planlarının hazırlanması, kanalizasyon, ulaşım, su tesisi, katı atık depolama gibi hizmetlerin iklim değişikliğinden etkilenmemesi için çalışmalar yapmak ve hazırlıklı olmak zorundadır.
Ancak birçok kentte yaşanan sel olayları belediyelerin iklim değişikliğine çok da hazırlıklı olmadıklarını göstermektedir.
Günümüzdeki teknolojik gelişmelerle sel, taşkın, su baskını, heyelan, rüzgar, fırtına, deniz seviyelerinin yükselmesi gibi risklere açık alanların haritalarının oluşturulması ve bu riskli alanların koruma altına alınması, yapılaşmanın önlenmesi ve gerekli önlemlerin alınması gibi uygulamalar yapılması oldukça kolaylaşmıştır.
Belediyelerin gerçekleştirebileceği uyum çalışmalarından bir diğeri de yeşil alanların arttırılmasıdır.
Kent içinde kalan dere yataklarının yeşil alan olarak korunması yeşil koridorlar oluşturulması açısından önem arz etmektedir.
İklim değişikliğine uyum konusunda çeşitli yenilikçi yaklaşımlar da mevcuttur.
Etkin önlemlerin alınabilmesi için tüm sektörlerin ve toplumun her kesiminin kırılganlıklarının analizi, risklerin teşhisi ve uygun tedbirlerin alınması gerekmektedir.
Seller, sıcak hava dalgaları gibi olaylar kentliler için ölümcül olabilmektedir. Kentlerin bu gibi zararlardan daha az etkilenmesi için iklim değişikliğine dirençli alt yapılar yapması, sel, yangın, fırtına gibi afetlerden zarar görebilecek bölgeleri belirleyerek buralara imara açmaması, ağaçların ağırlıklı olduğu yeşil alanlar oluşturulması, doğal hayata zarar verecek yapılaşmanın önüne geçilmesi ve tahrip olmuş doğal ekosistemlerin rehabilitasyonu için adımlar atılması, su kaynaklarının korunması gibi atabileceği adımlar bulunmaktadır.