Osmanlı döneminde kahvehanelerde, duvarlarda, tabelalarda yer alan “Bu da geçer Ya Hu” sözünün ilham verici hikâyesini paylaşacağım.
2. Mahmut Osmanlı padişahları içinde en reformcu, ama en çok sıkıntıyla uğraşan sultandı. 31 yıllık taht döneminde o bunalım günlerinin birinde der ki: “Bana öyle bir söz bulun ki, bu dertlerin, bu acıların, bu sancıların arasında onu okuduğumda umutsuzluğum gitsin, tasam bitsin, acım dinsin. Sonra mutlu olduğumda yine aynı sözü okuyayım, rehavete kapılmayayım, dünya nimetlerine tamah etmeyeyim, saltanat makamının, tahtımın gücüyle aslımı, insanlığımı unutmayayım. İşte bu sözü, bir yüzüğe yazdırayım, her gördüğümde, neşemde ve hüznümde bana aynı etkiyi yapsın.”
YÜZÜĞE YAZILDI
Herkes yola revan olur, ahali seferber olur. Yüzük ustaları der ki, “Bu sözü bulmak bizim haddimize değildir. Bu bilgelerin âlimlerin işidir.” Yazarlar, üstatlar, kitapla kalemle işi olanlar uğraşmışlar, yazmışlar, çizmişler, padişahın huzuruna çıkarmışlar. Lakin hiçbirini beğenmemiş Sultan Mahmut. Bir gün İstanbul'a bir derviş gelmiş. Diyar diyar gezer, gönül erlerinin, irfan sahiplerinin, hikmet ehlinin izlerini sürermiş. Sırtındaki heybesinde bir azığı yokmuş ama gönül heybesi, yedi iklim Osmanlı'nın, Rum'un Hicaz'ın, Şam'ın topraklarından topladığı irfan ile doluymuş. Demişler ki, “Ey derviş, hoş geldin. Sultan Mahmut’un bir isteği vardır. Nice âlimler, bilgeler, şairler, edipler bulamadı bir çare. Senin heybende bir çare var mıdır buna?” Derviş, onca yıllar, onca diyarda, onca insanda gördüğü, yaşadığı ve hikmetine nail olduğu gönül gözünü açmış, diğerini kapatmış. Ve heybesinden birikmiş tüm hikmet, bir sözle dışarı çıkmış: “Bu da geçer ya HÛ” Duyanlar büyülenmiş. Bu sözü alıp Kazasker Mustafa İzzet Efendi'nin yanına koşmuşlar. Demişler ki, “Ey hattat bu söz Yedi iklim padişahının yüzüğüne yazılsın, hiç unutulmasın. Sultan Mahmut yüzüğü almış ve sözü okumuş: “Bu da geçer ya HÛ”
HİÇ KİMSE HER ŞEYE SAHİP OLAMAZ
O günden sonra, o yüzüğü hiç parmağından çıkarmamış. Derdi olduğunda, acıları arttığında, sıkıntıları çoğaldığında bunu okumuş. Zaferler kazandığında, neşesi arttığında, tahtının keyfine vardığında bunu okumuş. Gönlümüz daraldığında, umutsuzluğa kapıldığımızda, hastalığa, hasrete, aşkın acısına düştüğümüzde bilelim ki bu da geçer. Gençliğin, güzelliğin, şöhretin, makamın zevkiyle coştuğumuzda bilelim ki bu da geçer.
Evet, Genellikle ebeveynler, çocuklarına kendi hiç yaşayamadıkları hayatı konforu çocuklarının sahip olduğu ve dolayısıyla daha şanslı ve güzel bir hayatları olduğuna dair mesajlar göndermeye özellikle eğilimlidirler. Benden farklı olarak sen her şeye sahip olabilirsin mesajı örseleyici bir mirastır. Hiç kimse her şeye sahip olamaz. Her nesil kendi koşullarının getirdiği sınırlarla karşı karşıyadır. Geçmiş dönemlerin sıkıntıları, savaşları, salgınları nasıl geçtiyse, bu korona günleri de geçecek, bu da geçecek.