Su kalitesi; güvenli ve temiz suya olan talebin artması nedeniyle uzun yıllardır dünyada çevre politikası gündeminin öncelikli konuları arasında yer almaktadır.
Son yıllarda küresel iklim değişikliği etkilerinin çok belirgin hale gelmesi ve bunun sonucu artan kuraklık, su kalitesi sorununun önüne geçmiş, su kaynaklarının korunmasının gerekliliği ve önemi ön plana çıkmıştır.
Su kaynaklarının korunması için ise nehir havzalarını iyi yönetilmesi gerekir.
Nehir Havzası Yönetimine göre, ülkeler kendi topraklarındaki nehir havzalarını tanımlamalı ve havza yönetimi için Nehir Havzası Yönetim Planları ve önlemler programlarını oluşturmalıdır.
Ülkeler yönetim planlarını oluşturmadan önce havzadaki nehirlerin, göllerin, yeraltı sularının, haliçlerin ve kıyı sularının ekolojik kalite durumunun değerlendirilmesini yapmak zorundadır.
Suların ekolojik kalite durumunu değerlendirirken öncelikli maddeler ve diğer kirletici maddelerin analizinin yanı sıra; sıcaklık, pH, tuzluluk, oksijen dengesi, asit nötralizasyon kapasitesi ve nütrient konsantrasyonları dahil olmak üzere, fiziko-kimyasal parametrelerin ölçülmesi, bunların optimum biyolojiyi (ekolojiyi) destekleyen bir seviyede olması, tehlikeli maddelerin konsantrasyonlarının da sınır değerleri aşmaması istenmektedir.
Nehir Havzası Yönetim Planını uygulama sürecinin tarım, arazi kullanım planlaması, doğa koruma ve endüstriyel kirlilik gibi politika alanlarıyla bağlantılı olması ve beraber yürütülmesi, alıcı ortam habitatlarının nihai kalitesini garanti altında tutmak için gerekli olan şartlar ile birleştirilmesi gerekir.
Avrupa Çevre Ajansına göre AB üye ülkelerinde, yerüstü suların ise yüzde 62’de kimyasal kirlilik söz konusu.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı raporlarına göre 2014 yılında B. Menderes Nehrinde su kütlesinin yüzde 79’u risk altında iken, 2018 yılında bu oran yüzde 83.1’e yükseldi.
Yerüstü sularının kimyasal kirliliği, sucul organizmalar için akut ve kronik toksisite, ekosistemde birikme, habitat ve biyolojik çeşitliliğin kaybı gibi etkilerin yanı sıra insan sağlığı açısından da potansiyel bir tehdit oluşturmaktadır.
Normalde insan sağlığını ve çevreyi korumak için kirleticilerin su, sediment ya da biyotadaki konsantrasyonlarının, yıllık ortalama çevresel kalite standardı ve maksimal çevresel kalite standardı limitlerini aşmaması gerekir.
Ege Bölgesinin en uzun akarsuyu olan Büyük Menderes Nehri, Dinar yakınlarındaki kalker oluşumlarından kaynaklar halinde doğar ve Büyük Menderes deltasından denize dökülür. Nehrin ana kolları Çine, Banaz, Çürüksu ve Akçay’dır. Büyük Menderes Nehir Havzası’nda deri, tekstil, gıda sanayileri, jeotermal elektrik santralleri ve madencilik başlıca sanayi faaliyetleri olup, havzanın büyük bir kısmında ise tarım faaliyeti yapılmaktadır. Nehrin doğduğu Dinar’da endüstriyel ve evsel atıksular hiçbir arıtma işlemine tabi tutulmadan
B.Menderes Nehri’ne ulaşmaktadır. Uşak ve Ulubey çevresinde bulunan deri sanayi atıksuları, tekstil ve şeker fabrikası atıksuları, Banaz Çayı’nın bir kolu olan Dokuzsele Çayı’na boşaltılmaktadır. Dokuzsele çayı uzun yıllardır simsiyah akmaktadır. Denizli iline ait endüstriyel ve evsel atıksular da Çürüksu vasıtasıyla yine B.Menderes Nehri’ne ulaşmaktadır. Çürüksu çayında uzun yıllardır oksijen seviyesi sıfır olup hiç bir canlı yaşamamaktadır. Ayrıca, Sarayköy’deki sanayi tesislerinin atıksuları da B.Menderes Nehri’ni kirletmektedir. Aydın Karacasu çevresinde kurulan deri sanayi işletmelerinin atıksuları için arıtma tesisi kurulmuş olmakla birlikte, atıksular arıtma tesisinin yaşanan işletme problemlerinden dolayı, B.Menderes Nehri’nin yan kolu olan Dandalas Çayı’na buradan da B.Menderes Nehri’ne ulaşmaktadır. B.Menderes Nehri’ndeki diğer kirlilik kaynakları ise jeotermal santraller ve ılıcalardır. Jeotermal santraller ve ılıcalar B.Menderes Nehri’ni tuzluluk ve bor kirliliği açısından tehdit etmektedir.
B.Menderes Nehir Havzası Türkiye’nin tarımsal potansiyel bakımından önde gelen alanlarındandır ve Denizli’den Ege Denizi kıyılarına kadar uzanan çok geniş ovalara sahiptir. Bu ovalarda incir, zeytin, pamuk, sebze ve meyve üretilir. Bölgede, çok çeşitli ürün deseni bulunmaktadır.
B.Menderes Nehir Havzası, sahip olduğu ekolojik özellikler nedeniyle, Ege Bölgesi ve Türkiye tarımına önemli katkılarda bulunmaktadır. B.Menderes Nehir Havzası’nın Türkiye alanına oranı yüzde 3,5 olmasına rağmen, havzada Türkiye’de üretilen tarımsal ürünlerin yüzde 15’i üretilmektedir. Türkiye tarımsal üretiminde bu kadar çok önemli bir yeri olan B.Menderes Havzasının ana su kaynağı olan B.Menderes Nehri ne yazık ki bugün Türkiye’nin en kirli 3’cü nehri olup, su kalitesi tarımsal sulama yapılmaması gereken seviye olan 4’cü sınıf su kirliliğidir. B.Menderes Nehrinin kirlilik sebepleri, kirliliğin önlenmesi ve yapılması gerekenler ile ilgili üniversiteler, meslek odaları bugüne kadar binlerce araştırma yapmıştır. Havza halkı, çevre dernekleri, sivil toplum kuruluşları havzadaki su-toprak-hava-gıda kirliliği, kirliliklerin sebep olduğu ekonomik-ekolojik-sağlık problemlerine çözüm üretebilmek için sürekli bir şekilde mücadele ve arayış içindeler.
Süleyman Demirel Üniversitesinden M. Censur 2020 yılında “Büyük Menderes Nehrindeki Öncelikli Maddelerin ve Belirli Kirleticilerin Değerlendirilmesi” adlı çalışma yayınladı. Bu çalışma sonuçlarına göre B.Menderes Nehrinde kirlilik sebepleri şu etkenlerdir: Afyon-Dinar ilçesi sınırları içerisinde atıksu arıtma tesisi ve tarımsal faaliyetlere ait kirlilik etkenleri; Denizli-Buldan ilçesi sınırları içerisinde tarımsal faaliyetlere ait kirlilik etkenleri; Denizli-Sarayköy ilçesi sınırları içerisinde evsel ve sanayi kaynaklı endüstriyel atıksu kirliliklerine ait etkenler; Aydın-İncirliova ilçesi sınırları içerisinde tarımsal faaliyetlere ait kirlilik etkenleri; Aydın ili Germencik ve Söke ilçeleri sınırları içerisinde jeotermal enerji santralleri ve tarımsal faaliyetlere ait kirlilik etkenleri ölçülmüştür.
B.Menderes Nehir suyu içinde saptanan kirletici parametrelerden ağır metaller, poliaromatik hidrokarbonlar ve pestisitler toksik, mutajenik ve kanserojen özelliklere sahip tehlikeli maddeler olup, insanlar ve ekosistemdeki diğer canlılar üzerinde olumsuz etkilere sebep olmaktadırlar. Nitekim Aydın’da nüfus başına en fazla kanser ve ölümler B.Menderes Nehrine en yakın bulunan yerleşim yerlerinde meydana gelmektedir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 2016 yılında “Büyük Menderes Havzası Kirlilik Önleme Eylem Planı”, Türkiye ve AB ortaklığında 2016 yılında “Büyük Menderes Nehir Havzası Taslak Yönetim Planı”, Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından 2018 yılında “Büyük Menderes Havzası Eylem Plan Raporu”, Türkiye ve AB ortaklığında 2018 yılında “Büyük Menderes Nehir Havzası Yönetim Planı” hazırlanmış olsa da bugüne kadar hiçbir plan-program-eylem yürürlüğe konulmamış tüm kesimler tarafından B.Menderes Nehrinde artan kirlilik ve kuraklığa sadece seyirci kalınmıştır.