1958 yılının önemli olaylarından birisi Amerikalı Gazeteci Eugene Pulliam’ın Türkiye’ye gelmesiydi. Pulliam, Lübnan’da yaşanan iç savaş ve Irak Darbesi ile Ortadoğu’da yaşananları yerinde gözlemlemek için Türkiye’den başlayarak eşi Nina Mason Pulliam ile yolculuğa çıkmıştı. (1) Pulliam, yola çıkmadan önce Vatan Gazetesi yazarı Ahmet Emin Yalman’a 1958 Eylül’ün de yolladığı mektupta Türkiye’de 4 gün kalacağını ve amacının Başbakan Menderes ile görüşmek için randevu almak olduğunu, bu isteğinin de kabul edildiğini yazmıştı. (2) Yalman da cevabında, Başbakan’dan bu görüşme için bir randevu aldığını fakat gün ve saati belirtmediğini söylemiştir. İstanbul’a geldikten sonra kaldıkları otelde üç gün boyunca Başbakanlık Özel Kalemi’nden, randevunun yeri ve zamanı hakkında bilgi bekleyen Pulliam, bu süre sonunda Özel Kalem Müdürü olan Şefik Fenmen’i aramış ve bu yapılanın nezaketsizlik olduğunu zira kendisinin Amerikan’nın en önemli gazetecilerinden biri olduğunu söylemişti. (3) Bu görüşmeden kısa bir süre sonra ise Basın Yayın ve Turizm Bakanı Servet Somoncuoğlu, kendisini arayarak Adnan Menderes’in ertesi gün İzmir turuna çıkacağını ve eğer dilerse orada Başbakan ile görüşebileceğini ifade etmiştir. Fakat vapurda görüşme imkanı bulamayan Pulliam, derhal ABD’nin İzmir Konsolosluğu’na başvurarak mümkünse o gün içinde ya da ertesi gün İstanbul’a bir uçak bulunmasını rica etmişti. Pulliam, Amerika’ya dönüşünde bu olayın etkisiyle kaleme aldığı yazılarda Menderes için ağır ifadeler kullandı. Nitekim “Are We Too Late in The Middle East” başlıklı yazısında Ortadoğu’nun demokrasiye geçmesinde Amerika’nın neden geç kaldığı hakkında sorgulamalar yapmış ve Menderes’i diktatör olmakla hitam etmiştir. Pulliam, aynı zamanda ABD’nin Türkiye’ye yaptığı yardımları, Menderes’in kendi diktatörlüğünü kurmak için kullandığı iddiasıyla kesilmesini istemiştir. Bununla da yetinmeyen Pulliam, Türkiye’de, Irak’taki gibi bir darbenin yaşanabilme ihtimalinden de söz etmişti. (4) Birleşik Devletler’de 72 gazetede birden yayınlanan bu makale derin etkiler yaratmıştı. Bu arada, Pulliam’ın Türkiye ve Menderes aleyhinde yazdığı yazıların Türkiye’de bazı gazeteciler tarafından yayımlanması üzerine Ulus, Nazilli Kervan, Vatan, Kim, Dünya ve Altınok yayınları hakkında “hükümeti küçük düşürücü yayın yapmak” suçundan davalar açılmış ve bu davalar Pulliam Davaları adı ile anılmıştır. Nazilli’de yaklaşık 50 adet satılan bir gazete olan Kervan Gazetesi de bir anda Türkiye’de tanınmıştı. 1959 yılı boyunca devam eden duruşmalarda Akis ve Kim Dergileri ile Vatan ve Ulus Gazeteleri birer ay süre ile kapatılmışlardır. Ahmet Emin Yalman da Pulliam’ın yazılarını yayımladığından dolayı 15 ay 16 gün hapis cesasına çarptırılmıştı. (5) Bu sırada 72 yaşında olan Yalman, 7 Mart 1960’da cezaevine girmiş fakat 15 Nisan günü hastalandığından dolayı serbest bırakılmıştır. Abdi İpekçi ise Pulliam’a 1 Ağustos 1959’da yazdığı mektupta bir daha Türkiye ile ilgili yazılar yazmaması gerektiğini rica etmişti. Sebebini ise Amerika’da herkesin istediğini yazabildiğini fakat Türkiye’de durumun böyle olmadığı şeklinde açıklamıştır. Nitekim iki ülke arasındaki cezalara değinerek Türkiye’de bunun 6 yıl 7 ay veya 16 günlük hapis ile 19.888 liralık ceza olduğunu bundan dolayı gazetelerin kapanmasının ise yüzlerce çalışanı işsiz bıraktığını belirtmiştir.(7) (1) Gökhan Eşel, “Demokrat Parti Döneminde Türk Amerikan İlişkileri, Basın Sansürü ve Pulliam Davası”, TÜBAR, 2011 Bahar, s. 154. (2) Ahmet Emin Yalman, Gördüklerim ve Geçirdiklerim, C.2, Pera Turizm ve Ticaret A.Ş., İstanbul, 1997, s. 1665. (3) Elif Emre Kaya, B. Zakir Avşar, “Türk Basınında Eugene Pulliam Olayı”, Erciyes İletişim Dergisi, 2. Sayı, 2012, s. 26. (4) Gökhan Eşel, “Demokrat Parti Döneminde Türk Amerikan ilişkileri, Basın Sansürü ve Pulliam Davası”, TÜBAR, 2011 Bahar, s.156. (5) “Ahmet Emin Yalman Hapsedildi” Milliyet, 08.03.1960. S.3592. s.1,5. (6) “Ahmet Emin Yalman Hapsedildi” Milliyet, 08.03.1960. S.3592. s.1,5. (7) Hıfzı Topuz, Türk Basın Tarihi, Remzi Kitapevi, İstanbul, 2013. s. 207