Karacasu'nun tam anlamıyla anlaşılmayı ve tanıtılmaya bekleyen en önemli değerlerinden Dandalaz Köprüsü ve köprü altında bulunan şelale ve tarihi değirmen Belgesel yapımcısı Erdal Barış Yıldırım tarafından hazırlanan Kara Demlik programında ele alındı. Aydın'ın çeşitli noktalarından farklı yerlerin anlatıldığı programda Karacasu'dan da bu köprü ve çevresindekiler tanıtıldı.
KERVAN YOLLARININ KAVŞAK NOKTASI
Erdal Barış Yıldırım, Alper Aksoy'un çekimleri ile bir görsel şölen eşliğinde sunulan programda şu ifadeleri kullandı:
"Dandalaz çayı üzerinde oluşmuş olan güzel, şahane bir şelale olduğunu bize söylediler. Şu anda tarihi bir köprünün üzerinden geçerek şelaleye varmaya çalışıyorum. Osmanlı köprüsü olarak bilinen köprü aslında milattan önce yapılmış. Daha sonra depremler ve doğal afetlerle yıkılmış, Osmanlı döneminde yeniden inşa edilmiş yakın zamanda restorasyonu yapılmış. Bu yüzden Osmanlı Köprüsü olarak biliniyor. Şelaleyi de buradan görebiliyorum. Bir tane de değirmen var. Burası ilginç bir yer gerçekten. Antik dönemde şehirler arasındaki kervan yollarının tam kavşak noktasındayız şu anda"
ŞELALE PAMUKKALE'Yİ ANDIRIYOR
"Birazdan göreceksiniz bu kavşak noktasında hem tarih öncesinden hem Roma döneminden hem de Osmanlı döneminden bazı eserler hala duruyor. Kimi restore edilmiş kimi restore edilmek üzere bekliyor. Burada yerel bir butik işletme ve pansiyon var. Şurası bir değirmen. Restore edilmeyi bekliyor. Hemen yanında değirmene giden suyu görüyoruz. Bu su ile değirmenin çarkı dönerek öğütme işlemi, buğdayın una dönüşme işlemi gerçekleşiyor. Bu değirmen kaç yüzyıldır var, bilemiyorum tabi. Şu an şelalenin suyu az. Bunun sebepleri var. Bir tanesi yukarıdan akan suyun büyük kısmının Karacasu barajına gitmesi. İkincisi ilçe dönem ilçe yeterli yağış almadığı için yeraltı suları da birikmiyor. Birikmeyince de su az akıyor. Az aksa da ne kadar yoğun ve geniş aktığını görebiliyoruz. Çünkü orada kireçli taşların oluşturmuş olduğu tıpkı Pamukkale'deki kireç tabakalarına benzeyen yapı görüyoruz. Tabi görsel şölen inanılmaz. Umarım bu kış daha yoğun bi yağış alır bu bölge ve o zaman daha gürül gürül akar."
"GÖRDÜĞÜM EN BÜYÜK DEĞİRMENLERDEN BİRİ"
"Tabi burası çok güzel ağaçların arasında derin bir kanyonda gölgede serinleme imkanı buluyorsunuz. Değirmen inanılmaz güzel ve büyük. Şimdiye kadar gördüğüm en büyük değirmenlerin bir tanesi. Bunun da bir sebebi var. Bu bölgenin geçmişteki diğer bir adı değirmenler bölgesi. Civardaki bütün köylü buğdayın buraya getirir, burada öğüttürür. Buradan katırlarla, eşeklerle, binek hayvanlarıyla tekrar köyüne dönerdi. Zaten bunun içinde bugün o girişte gördüğümüz pansiyonun yerinde buradaki kervansarayı konaklama yeri vardı. Buraya buğdaylarını getirip sıraya giriyorlardı. Handa konaklıyorlardı belli süre. Sonra unları hazır olunca alıp köylerine geri dönüyorlardı. Bu yüzden hem tarih döneminde hem de yakın tarih döneminde bir kesişme noktasıydı burası."
"DEĞİRMEN RESTORE EDİLMELİ"
Şu arkada değirmen taşlarını, su arklarını ve kullanılan bütün malzemeleri görebiliyorsunuz. Her şey yerli yerinde duruyor. Ufak bir restorasyonla anıtlar kurulundan çıkacak bir izinle burası çalışır hale gelir. Bu bizim tarihle bağımızı kuracak bir yapı. Geçmişle bugünü birbirine bağlayacak bir yapı. Doğanın içinde bütünleşmiş tarihi mekanlar geçmişle bugün arasında büyük köprü vazifesi görürler. Tıpkı yukarıda gördüğümüz Osmanlı köprüsü gibi. Milattan önce 2500 yılında yapılmış olmasına rağmen o tarihten bugüne dimdik ayakta. Bizi Afrodisias Antik Kentine, Efes Antik Kentine, Osmanlı'ya, Selçuklu'ya bu bölgede yaşamış diğer uygarlıklara hepsine bağlıyor. Bu uygarlıkların hepsinin tecrübe ettiği ve biriktirdiği bilgiyi bize miras olarak bıraktılar. Biz bu bırakılan mirasla bu kadim coğrafyada ayakta kalmaya çalışıyoruz. Çünkü tarihte bu coğrafya pek çok uygarlık ayakta kalamadı. Dünyanın köprüsü çünkü Anadolu. Burada ayakta kalabilmek için bu uygarlıkların bilgisine hakim olmak gerekiyor. Bilmek için de ne yapmak gerek. Bu tarihi yerleri ayakta tutup o tarihle bugün arasında iyi bir köprü kurmak gerek."