Toplumun temel taşı "Aile"dir.
Aile; anne, baba ve evlenmemiş çocuklardan meydana gelir.
Ailenin temelini de "Evlilik" oluşturur.
Evlilik; bir erkekle bir kadının, nikah bağı ile meşru bir şekilde yuva kurmalarıdır.
Toplumun huzuru, onu meydana getiren ailenin huzurlu oluşuyla sağlanır. Ailenin huzuru da, evlilikteki isabete bağlıdır.
Ferdin ve toplumun huzurunu hedef alan Yüce Dinimiz, evlilik müessesesine gereken önemi vermiş ve ondaki isabeti artırmak üzere birtakım ölçüler de getirmiştir.
Sevgili Peygamberimiz "Kul evlendiği vakit dinin yarısını tamamlamış olur..." (Seçme Hadisler, 175) buyuruyor.
Bir başka hadis-i şeriflerinde: “Gençler içinizden evlenmeye gücü yetenler evlensinler. Zira evlenmek; gözleri haramdan korur ve namusun da muhafazasıdır. Gücü yetmeyenler ise oruç tutsunlar çünkü o, koruyucu bir sığınaktır.” (Seçme Hadisler, 174) buyurmaktadır.
Bu tavsiyelere uyarak zaman ve şartlar bir araya gelince çocukları evermek anne ve babaların önemli görevlerinden biri olmaktadır. Şüphesiz bu, anne ve baba için de bir mürüvvettir.
Aile; akrabalık ilişkisiyle birbirine bağlanan fertlerin bir araya getirdiği topluluğa denmektedir. Ailenin en önemli iki unsuru kadın ve erkektir. İslam’ın öngördüğü kutsal bir bağ olan evlilik, karı-koca arasındaki hayat müşterekliğinin adıdır. Bu birliktelik, karı koca ve çocuklardan oluşan küçük bir topluluk olabileceği gibi bir aile reisi başkanlığında eş, çocuk, torun, dede, nine, gelin, damat gibi büyük bir topluluktan da meydana gelebilmektedir.
İslami geleneğe göre erkek ve kadın birbirinin eşiti değil, eşidir. Bir çift ayakkabının sağ ve sol tekinin durumu gibidir kadın ve erkek. Her ne kadar biri diğerinin benzeri gibi görünse de asla birbirinin yerini tutmayan ve biri olmadığında diğeri yarım ve işlevsiz kalan bir bütünün iki parçası gibidir. Dolayısıyla kadın ve erkek; yalnızlığın giderilmesi, beraberliğin sağlanması, dünya hayatının mutlu bir şekilde geçirilmesi ve daha birçok hikmetler gereği birbirini tamamlayan iki ana unsur olarak yaratılmıştır. Birbirlerine maddi ve manevi anlamda muhtaç olan bu iki unsurun söz konusu yaratılış hususiyetleri; Allah’ın kudret, ilim, iradesinin de delillerindendir.
“Allah, evlerinizi sizin için bir huzur ve sükûn yeri yaptı.” [Nahl, 16/80.]
Kadın ve erkekten oluşan, anne-baba ve çocuklarla gelişen, hısım-akraba ve komşularla topluma dönüşen bu çekirdek yapı her çeşit faziletin kaynağıdır. Sağlıklı nesiller bu yuvada yetişir. İnsan; biyolojik, fizyolojik ve psikolojik gelişimini; ahlâk ve terbiye eğitimini buradan alır. İnsan sevgisinin kaynağı da ailedir. İnsanın, hayatta karşılaşabileceği her türlü iniş çıkışlarda (gelgitlerde) en büyük sığınağı aile yuvasıdır. Çünkü aile yuvası, tabiri caizse insan gemisini, hayatın fırtınalı sularında alabora olmaktan kurtaran durgun ve dingin bir limandır. Aile yuvası; insanı günahtan, haramdan, yalnızlıktan, yoksunluk ve yoksulluktan kurtaracak olan güçlü bir sığınaktır.
Merhamet, sevgi ve aşk gibi duyguların yanı sıra; anlayış, hoşgörü, sadakat, feragat ve samimiyet gibi ahlakî erdemlerle tesis edilen aile yuvası; durgun suya atılan bir damla gibi, halkalar oluşturarak ilişkide olduğu diğer aileleri ve nihayetinde bütün toplumu huzura yönlendirecek en önemli sosyal kurumdur. Haliyle İslam’ın İnsan için hedeflediği iki cihan saadetine nail olmanın yolu Aile Saadetini gerçekleştirmekten geçmektedir.
Ailenin temel bireylerinden olan karı ve kocanın birbirine karşı hak ve sorumlulukları vardır. Ailede herkes görevini tam olarak yapmalıdır. Aile yuvasının temeli olan eşler karşılıklı hak ve görevlerini bilir ve buna göre hareket ederse, aile ocağı mutluluk ve neşe kaynağı olur. Ailede erkeğin kadına nasıl davranacağı konusunda Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır:
"Sizin en hayırlınız, ehline karşı en iyi davrananınızdır. Ben aileme en iyi olanınızım." [İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 17/214.]
Eşler yuvada mutluluğu sağlamak için gerekli fedakârlığı göstermeli, huzur bozucu tutum ve davranışlardan sakınmalıdırlar. Erkek, hanımını hoş tutmalı, ona nazik davranmalı ve merhamet duygularıyla hareket ederek ailesini korumaya ve geçimini sağlamaya çalışmalı ve aile bireylerine sevgi göstermelidir. Kadın, eşine saygı, çocuklarına sevgi göstermeli; evdeki işleri zamanında ve itinalı olarak yapmalı eşi de ona yardımcı olmalıdır. Ayrıca kadın, evini, malını, kendisinin, kocasının ve çocuklarının iffet ve şerefini korumalı, kocasına sevgi ile bağlanmalı ve yaptığı harcamalarda israftan kaçınmalıdır. Çocuklar da anne ve babalarına saygılı davranmalı, onların isteği doğrultusunda eğitim ve öğretimlerini yapmalıdırlar.
Aile içindeki küçük tartışmalar ciddiye alınmamalı ve kavga etmekten de kaçınılmalıdır. Şiddetli geçimsizlik ve kavgalar sonunda parçalanan ailelerin sayısı az değildir. Son yıllarda boşanma olayları artmıştır. Boşanma sonunda aileler perişan olmakta, aile ortamından uzakta yaşayan çocuklar da istenildiği gibi eğitimlerini yapamamaktadırlar. Sonuçta, kendisine yeterince güvenmeyen, problemler karşısında bocalayan ve başarı seviyesi düşük bir gençlik ortaya çıkmaktadır. Bu ise, memleketimizi her alanda olumsuz olarak etkilemektedir.
Ailede huzuru ve mutluluğu sağlamak için sevgi ve saygı şarttır. Aile bireyleri arasındaki sevgi, saygı ve bağlılık da tek taraflı değil karşılıklı olmalıdır.
Netice olarak diyebiliriz ki, İslam dini fıtratın bir gereği olan evlenmeyi, sağlıklı nesiller yetiştirmeye vesile olan aile müessesesinin kurulmasını gerekli ve önemli bulmuş ve karşılıklı sevgi ve saygı esasına dayanan, hak ve sorumluluklarının bilincinde olan mutlu bir aile yuvasının oluşturulmasını hedeflemiştir. Gençleri evlenmeye ve aile kurmaya davet eden Sevgili Peygamberimiz yaptığı mutlu evliliklerle bizlere her konuda olduğu gibi bu konuda da en güzel örnek olmuştur. Gayri meşrû ilişkilerin alabildiğince yaygınlaştığı ve özendirildiği günümüzde kendimizi ve çocuklarımızı korumaya alabilmemizin en güzel yolu mutlu bir aile yuvası olduğunda şüphe yoktur.
Allah rızası için, iyi niyetlerle kurulan aile yuvasının aynı duygularla devam ettirilmesi için küçük anlaşmazlıkları büyütmeden aile arasında halletmek mümkündür. Zira hiçbir Müslüman Allah'ın hoşuna gitmeyen bir şeyi yapmak istemez.
Şu güzel sözün üzerinde düşününüz ve unutmayınız: "Felâketlere yol açan büyük yangınlar küçük kıvılcımlardan çıkar, kıvılcımları ise bir fincan su söndürür." Küçük bir fedakârlıkla halledilecek anlaşmazlığı, aileyi sarsacak mesele haline getirmeyiniz...