Bir çocuk sesi duyuluyor derinden.. Acıyla ve korkuyla.. Anne nerdesin? Burdayım yavrum diyen yok. Her yer karanlık. Üzerinde bina kalıntıları.. Zorla nefes alıyor.. Korkuyor. Birilerinin sesini duymasını beklerken duruyor zaman sanki..
İnsan hayal ederken bile kanı çekiliyor, nefesi kesiliyor.. Göçük altında kalmış on binlerce can.. Nasıl yürek dayanır.. Nasıl üstesinden gelinir bu acının.. Umutlar yeniden yeşerir mi yaralar kabuk bağlar acısı geçer mi bir gün.. Şimdilik çok uzak ve çok zor.. Kelimelerin kifayetsiz kaldığı, boğazımızda düğüm düğüm düğümlendiği, ciğerimizin dağlandığı çok zor zamanlardan geçtiğimiz bu günlerde insan içindeki çığlığı durduramıyor bir türlü..
Kulaklarımda çınlıyor binlerce çocuğun haykırışı:
“Sesimi duyan var mı!”
Bir yandan mucize kurtuluş haberleri alıyoruz ve sevinç gözyaşlarıyla izliyoruz o anları.. Hatay’da bir bebek tam 68 saat sonra göçük altından canlı olarak çıkarıldı. Tam 68 saat! Kahramanmaraş’ta 1 yaşındaki masal bebek tam 56 saat sonra annesiyle birlikte kurtarılıyor. 56 saat! Koskoca evlerde parklarda aralıksız 56 saat bir çocuğu oyalamak zorken bazen.. Göçük altında bir bebeğe moral ve umut olmaya çalışmak.. O annenin gözünden bakmaya çalışmak o anlara. Neler konuştu da avuttu bebeğini. Nasıl dayanak ve umut oldu ona. Aklından neler geçti. O kör karanlıkta nasıl umutla bekledi sesinin duyulmasını. İnsanın tüyleri ürperiyor. Ve nice kahraman anneler.
Hatay’da felaketin 62’nci saatinde enkazdan çıkarılan 6 aylık bebek.. Umut her daim var işte. 12 yaşındaki Ege 60'ıncı saatte sağ olarak kurtarıldı. Ve yine Hatay'da yıkılan apartmanın enkazında kalan 4 aylık Ayşe bebek, 58'inci saatte sağ çıkarıldı. Ayşe bebeğin ailesini hala aranıyor. Beş dakika ayrı kalsak özlediğimiz bebeklerimiz annesiz babasız hayata tutunmak zorunda kalıyor. İnsan nasıl kahrolmaz. Sonra yine bir güzel haber bir anne ve üç küçük kızından geliyor.. Şükürler olsun.
Peki ya kurtaramadıklarımız.. Gözümüzün önünde kağıt gibi yıkılan binaların altında yok olan on binlerce can.. Yardım çığlıkları.. Bir yandan soğuk.. Zifiri karanlıkta bekleyen zaman geçtikçe umudunu yitiren canlar.. İnsan nasıl üstesinden gelir nasıl hesabını verir bu yaşanan acının..
Biz uzaktan izleyip böylesine acı çekiyorsak o ana tanıklık edenlerin hissettikleri acının çaresizliğin bir tarifi nasıl olur düşünemiyorum bile. Gerçekten insan sıcacık evinde uyumaya utanır mı? Utanıyormuş.. Ufacık bebeğime sarılırken ona sıcacık çorbalar yapıp yedirirken garip bir suçluluk duyuyorum.. İnsan gibi yaşamak için mücadele ederken her daim, şimdi insan olduğum için bile utanıyorum. Kendi canını sağlığını uykusuzluğunu hiçe sayıp evlatlarını arabaların çadırların içinde güvende tutmaya çalışan anne babalar.. Peki o cebinde günlerdir bisküvi taşıyan baba.. Evlatlarım çıksın da yesinler diye bekliyorum derken gözünden dökülen yaşlar.. O çaresizlik.. O umutsuz ama bir o kadar da umutlu bekleyiş..
İnsan birden yaşlanır da ruhu bedenden çıkmışçasına açı çeker mi? Çekiyormuş..
Ama yine de umut var belki. Ülkem insanı kenetlenmiş durumda. Yardımlar çığ gibi büyüyor. Dil din ırk gözetmeden el ele herkes.. Tüm yaraları birlikte sarıyor tüm acıları birlikte paylaşıyoruz. Bu yolda iyilikle yürüyen herkese sonsuz teşekkürler. Yolu iyilikten geçmeyen, binlerce insanın canına mal olan bu korkunç durumda ufacık da olsa ihmale göz yuman kim varsa da cezasını çekmesi dileğiyle.
Yine o ses..
Sesimi duyan var mı!
Güçlü kalın güzel insanlar…