Kuşadası Belediyesi tarafından düzenlenen ve Kuşadası Çalıkuşu Kültür Evi’nin muhteşem atmosferinde gerçekleşen Pelin Batu söyleşi ve imza etkinliğine çok sayıda vatandaş katılım gösterdi. ‘Tarihteki Güçlü Kadınlar’ın konuşulduğu söyleşi etkinliğinde, Şair-Oyuncu Batu, geçmişten bugüne kadının geldiği noktayı yine tarihten verdiği anektodlarla davetlilere aktardı. Etkinlik sonunda Pelin Batu'ya Kuşadası Belediye Başkan Yardımcısı Seyfi Seyhan Suvari tarafından teşekkür plaketi verildi. Pelin Batu daha sonra okurları için kitaplarını imzaladı.
‘YILLARCA KADIN BİYOGRAFİLERİ ÜZERİNE ÇALIŞTIM’
‘Ben bu kadın meselesine kafayı takmış vaziyetteyim. Çünkü, lisans öğrencisiyken ve tarih okurken hep tarihin ünlü savaşlar, ünlü mucitler, liderler gibi bu insanların hayatının anlatıldığını ve kadınların o tür derslerde, seminerlerde, tarih kitaplarında hep bir garnitür gibi ya birisinin sevgilisi ya birisinin eşi ya birisinin annesi olarak yer aldığını gördüm. Dolayısıyla bu bakış açısıyla yazılan ve bu bakış açısıyla çekilen filmler ve kültüre dair pek çok şey azılar, şiirler, romanlar beni hakikaten böyle neden kadın ele alınınca patriarkinin dokunuşuyla hep bir uca itiliyor ve ötekileştiriliyor diye kafayı yordum. Yıllarca kadın biyografileri üzerinde çalıştım. O kadar çok şey öğrendim ki benim için böyle bir alternatif tarih okuması oldu. Dolayısı ile bize hep böyle sunulan ve aslında pek de alternatifi verilmeyen bir farklı bakış açısının olabileceğini, kendi araştırmalarından ve okumalarından gördüm. Bugün sizinle paylaşmak istediğim şey aslında bu yılların araştırması ve merakımın meyvesi’ dedi.
‘KADINLAR NE ZAMAN KAYBETTİ SORUSUNU BEN YILLAR ÖNCE KENDİME SORDUM’
’Kadınlar ne zaman kaybetti’ sorusunu ben yıllar önce kendime sordum. Bu soruyu eminim hepimiz kendimize sormuşuzdur. Yani ne zaman erkek egemen ya da patriyarkal bir toplum doğdu. Bunu tabii ki ilk ben sormadım. Bu soruyu ben sorduğumda benden önce bu soruyu kimmiş, kim sormuş diye araştırdığımda İlk karşıma çıkan şeylerden bir tanesi Johann Jakob Bachofen diye bir adamdı. İsviçre ile Roma hukuku dersi veren bir adam müthiş bir kadın hakları savunucusu ya da patriyarki karşıtı bir adam değil. Ama 1861 yılında, ‘Ana Hakkı’ diye bir kitap yazıyor ve bir devrim oluyor aslında hiç farkında olmadan. Bachofen, kitabında şöyle bir teori ileri sürüyor. Her şey tarım toplumuna geçişle başladı ve bitti. Çünkü, eskiden avı toplayıcı olan topluluklarda ki bunların arasında Homosapienden başlayarak Paleolitik (kaba taş) ve Neolitik (cilalı taş) dönemde, topu topu 200 tane kalmış veya tanrıça heykellerini inşa eden topluluklardan bahsediyor. O dönemde diyor Bachofen, kadınlar ve erkekler eşitti. Çünkü kadın ve erkek o toplum için ikisinin de üretim sürecinde ikisi de elzemdi. Yani, o toplumlarda, kadınlar işin beşte dördünü yapıyor. Kadın her işi yapıyordu. Avcı toplayıcı topluluklarda, kadınlar güçlü değilse bile eşitti çünkü toplumun varoluşunda ikisi de eşit bir biçimde önemliydi. Antik çağ ve Roma döneminde de durumun değişmediği. Roma çok militarist bir toplumdu. Kadının adı kesinlikle yoktu. Akabinde, Bizans kültüründe de kadın yok gibi bir şeydi’ dedi.
‘TARİHE ADINI YAZDIRAN ÖNEMLİ KADINLAR VAR’
Söyleşisinde tarihe mal olmuş kadınlardan da bahseden Batu, ‘Eski Türk devletlerine baktığımızda kadının çok daha ön planda olduğunu görüyoruz. Örneğin Tomris hatun ilk kadın hükümdar olarak karşımıza çıkıyor. Bilim dünyasının ilk şehidi olarak anılan 'Hypatia', ilk roman yazarı Çinli 'Wu Zetian', İngiltere kraliçesi 'Victoria' ve Kurtuluş Savaşı kahramanlarından 'Kara Fatma'nın' yaşadıkları dönemdeki kimliklerine değindi. ‘Kadın doğulmaz, kadın olunur' diyen Fransız yazar ve filozof Simone de Beauvoir'in hayat hikayesini anlatan Batu, Kadınlar, tarih boyunca her coğrafyada ve her dönemde öteki olarak görüldü. Birçok zorlukla karşılaştılar’ sözlerine yer verdi.