Kuşadası Mor Dayanışma Platformu'nun, Kuşadası F. Özel Arabul Kültür Merkezi ve Kent Müzesi'nde (KUAKMER) düzenlediği 'İstanbul Sözleşmesi, 6284 ve Kadın Hareketi Pratikleri' adını taşıyan panele Kuşadası Mor Dayanışma Platformu üyelerinin yanı sıra, siyasi partilerin kadın kolları yönetimleri, Sivil Toplum Kuruluşları (STK) temsilcileri ve vatandaşlar yoğun katılım gösterdi. İnteraktif şekilde gerçekleşen panelde, kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi olarak bilinen İstanbul Sözleşmesi tüm detayları ile davetlilere anlatılırken, yine 20.03.2012 yılında hayatımıza giren, Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun (6284) tüm ayrıntıları ile anlatıldı. Panele, Aydın Barosu Kadın Hakları Komisyonu Başkanı ve Av. Arb. Didem Özhan ile Mor Dayanışma Kurucu üyesi Deniz Uslu konuşmacı olarak katıldı.
'İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NİN EN TEMEL AMACI ŞİDDETİ ÖNLEMEKTİR'
Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan ve 45 ülke ve AB imzalı olarak, 34 ülke tarafından onaylanan İstanbul Sözleşmesi'nde, Türkiye'nin Mayıs 2011 tarihinde ilk imzacı ülke olduğunu ve Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girerek uygulanmaya başlandığını belirten Av. Arb. Didem Özhan, konuşmasında, İstanbul Sözleşmesi'nin, konusunun şiddeti tanımladığından bahsederek, 'Şiddetin hayatın içerisinde farklı biçimleri vardır ve bunları fiziksel şiddet, cinsel şiddet, ekonomik şiddet, psikolojik-duygusal şiddet olarak ana başlıklar altında toplayabiliriz. Sözleşmenin en temel amacı şiddeti önlemektir. Toplumda kadını dezavantajlı duruma getiren düşünce, kültür-din ve politikalardan arınma, bunlardan kaynaklanan durumların şiddete gerekçe olmasını engelle ve ortadan kaldır, eğitim sistemine toplumsal cinsiyet eşitliğini sok ve uygula, toplumda farkındalık yarat, bunun için dernek ve STK'larla işbirliği yap, şiddeti tespit et, veri topla, bu verileri analiz et. Mağduriyeti giderecek destek amaçlı uzmanlık alanları aç. Yardım hattı kur. Sığınma evi aç ve özel koruma tedbirleri ile şiddet göstereni uzaklaştır. Kısaca politika oluştur ve standartları belirle, benimsenmesini ve uyulmasını sağla, bunun için ulusal ve uluslar arası anlamda işbirliği yap' dedi.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ BİZE NE KADAR KARIŞIYOR, BİZDEN NE İSTİYOR?'
İstanbul Sözleşmesi'nin, kaynağında temel insan haklarını içerdiğinin altını çizen Özhan, ayrıca, 'Sözleşme tüm hakları açıklıyor. İhlal hallerini ve engel olunması gerektiğini, hangi yöntemlerle engel olunacağını açıklıyor. Bunun için ne şekilde hareket edilmesi gerektiğini açıklıyor. Bunları da devlete yani yöntenlere açıklıyor. Şimdi sözleşme güzel, her şey açık, tanımlar kapsamlı, yöntemler harika. Sözleşmenin öngördüğü "önleme, koruma ve destek verme" yöntemlerinin iç hukuka yani Türkiye Hukuku'na yasal mevzuat olarak düzenlenmesinde de inanın hiçbir sıkıntı yok. Kanunlar, yönetmelikler neredeyse tastamam, müthiş, gerçekten müthiş. Sığınma evleri açıldı, işliyor. ŞÖNIM ve belediyelerin sosyal hizmet merkezleri var, işliyor. Mağdur Destek Birimleri Adliyelerde kuruldu, işliyor. Uzmanlarımız var, koruma tedbirlerimiz var. Bunları derleyip toplayan Kanun işte 6284 sayılı kanundur. Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine dair kanun olarak hayatımızda varolan yasa, şiddet mağdurlarına verilecek destek ve hizmetlerin sunulmasında temel insan haklarına dayalı, kadın-erkek eşitliğine duyarlı, sosyal devlet ilkesine uygun, adil, etkili ve süratli bir usul izliyor.Mağdura da şiddet gösterene de farklı tedbirler alınıyor ancak özellikle son yıllarda kadına şiddet vakalarının artış göstermesinden dolayı buna bağlı olarak karşılaşılan sorunlar da artıyor. Bu sorunlar karşısında alınan tedbirlerin düzenlenmesi kadını ve aileyi korumak için büyük önem taşımaktadır'dedi.
'YÜZLERCE KADININ KATLEDİLDİĞİ BİR COĞRAFYADA YAŞIYORUZ'
'Yüzlerce kadının katledildiği bir coğrafyada yaşıyoruz' diyerek panel kapsamında söz alan Mor Dayanışma Kurucu üyesi Deniz Uslu ise, 'Özellikle Ekim ayında kadın cinayetleri çok büyük bir artış gösterdi. Türkiye’de son yıllarda kadın cinayetlerinin arttı.Cinayet dışında tacizlerin, tecavüzlerin, hem kadına hem çocuğa yönelik istismarların her gün yaşandığı bir durum var. Kadınların hayatın her alanında erkek şiddetine maruz kaldığı bir ülkede yaşıyoruz. Bunlar elbette tek başına belirli cezalarla son bulacak şeyler değil, zihinsel dönüşümler gerekiyor. Bunun için daha geniş çapta mücadele etmek gerekiyor. Kadınlar katledilmesine, taciz, şiddet gibi konularda yeterli cezanın verilmesinin, hem adaletin sağlanması hem de caydırıcılık niteliği taşımaktadır. 6284 sayılı yasa ya da İstanbul Sözleşmesi’nde aile içi şiddetten, istismara kadar kadına yönelik şiddetin birçok biçimine dair cezalar mevcut' dedi.
'TÜRKİYE'DE Kİ KADIN HAREKETİNİN DAHA FAZLA GÜÇLENMESİ GEREKİYOR'
'Şu an çözüm bir genelge çıkarmakta değil. Var olan 6284’u kuvvetlendirmek, İstanbul Sözleşmesi’ni kuvvetlendirmek, en temelde de bunları uygulamaktır' diyerek sözlerine devam eden Uslu, 'Bunlar uygulandığı taktirde bizler belki devletin samimiyetine inanabileceğiz. Fakat gördüğümüz süreçler, meclisten yapılan söylemler, erk iktidarın kendi alanlarında kullandıkları söylemlerde kadın düşmanı politikalarının olduğunu çok fazla görüyoruz. Kadının hamile bir şekilde sokakta gezmesine karşı olan bir iktidar, kadının kahkaha atmasına karşı olan bir iktidar, en az üç çocuk doğurun diye kürtajı da yasaklayan bir iktidar var. Böylesi problemleri kendi politikası haline getiren bir iktidardan elbetteki kadın sorunlarına yönelik iyi bir adım atacağını çok beklemiyoruz. Dolayısıyla burada Türkiye’deki kadın hareketinin daha fazla örgütlenip o güç birliğini yaratarak, buralarda çözüm odaklı çalışması gerekiyor. İstanbul Sözleşmesi ve 6284 yasası uygulandığı taktirde biz kadınlar devletin uygulayıcılığa inanabileceğiz. dedi.