Türkiye’de her yıl, çeşitli kazalar ve felaketler yüzünden yüzlerce insan hayatını kaybediyor. Bu ölümler, çoğu zaman önlenebilirken, yetersiz denetimler, ihmaller ve sistematik eksiklikler yüzünden maalesef can almaya devam ediyor. Oysa her bir facia, aynı zamanda bir uyarı, bir çağrı olmalı: Bu durumun devam etmesine asla izin vermemeliyiz.
Ülkemizdeki denetim eksiklikleri, sadece yangınlar ya da trafik kazaları gibi felaketlerle sınırlı değil; aynı zamanda sağlık, inşaat, gıda güvenliği gibi pek çok farklı alanda da karşımıza çıkıyor. Kurumların yetersiz denetimleri, bir güvenlik açığı yaratıyor ve bu açığı fırsat bilen kötü niyetli kişiler ya da sorumsuzlar, maalesef çok sayıda cana mal olabiliyor. Bu sorun, hem devletin hem de ilgili sektörlerin sorumluluklarını yerine getirmediği bir kısır döngüyü oluşturuyor.
Örneğin, geçtiğimiz günlerde yaşanan büyük otel yangını ya da deprem sonrası yapılan binalardaki yapısal eksiklikler ya da işçi sağlığı ve güvenliği ihlalleri, bu denetim eksikliklerinin somut örnekleri. Oysa tüm bu felaketlerin önlenmesi için yeterli önlem almak ve sıkı denetimler gerçekleştirmek mümkündü. Bununla birlikte, devletin ve yerel yönetimlerin görevlerini yerine getirmemesi ya da denetimlerin sadece formalite icabı yapılması, bu tür facialara zemin hazırlıyor.
Denetimlerin yeterli olmaması, çoğu zaman sadece binaların ya da işyerlerinin teknik eksikliklerinden değil, aynı zamanda bu eksikliklere göz yumulmasından da kaynaklanıyor. Bu durumda, başta çalışanlar ve vatandaşlar olmak üzere herkes riske atılıyor. İş yerlerinde, fabrikalarda, şantiyelerde gerekli güvenlik tedbirleri alınmadığında, denetimlerin eksik kaldığı her durumda, can kayıpları kaçınılmaz hale geliyor.
Türkiye’deki yetersiz denetimler ve ihmal edilen güvenlik önlemleri, her geçen gün daha büyük bir sorun haline geliyor. Ancak bu sorunun temelinde yalnızca denetimlerin yetersizliği yatmıyor; aynı zamanda bu denetimlerin etkin ve disiplinli bir şekilde uygulanmıyor olması da önemli bir etken. Birçok sektördeki denetimler, yalnızca belirli aralıklarla yapılan kontrollerle sınırlı kalırken, bu kontroller de çoğu zaman yüzeysel kalabiliyor. Bu durum, denetimlerin amacına ulaşamamasına ve potansiyel tehlikelerin göz ardı edilmesine neden oluyor.
Peki, bu durumun önüne geçmek için ne yapılmalı? Öncelikle denetimlerin daha sıkı hale getirilmesi ve gerçek anlamda işlevsel olması gerekiyor. Yalnızca denetimlerin yapılması değil, aynı zamanda yapılan denetimlerin sonuçlarının uygulanabilir ve denetlenebilir olması önemli. Yani, denetimler sadece yazılı kurallar haline gelmemeli; bu kuralların uygulanıp uygulanmadığı takip edilmelidir.
Ayrıca, denetim yapan kurumların bağımsızlığı ve etkinliği artırılmalı. Çünkü zaman zaman, sektör çıkarları ve bürokratik engeller, denetimlerin doğru yapılmasını engelleyebiliyor. Bu nedenle denetim mekanizmalarının şeffaf, adil ve tam anlamıyla etkili olması büyük bir önem taşıyor.
Son olarak, halkın da bu süreçte sorumluluğu var. Bireyler, yaşadıkları çevredeki güvenlik eksikliklerini fark ettiklerinde, yetkililere bildirmek için daha bilinçli ve cesur olmalılar. Çünkü güvenlik, sadece devletin ve kurumların değil, toplumun ortak sorumluluğudur.
Türkiye’de her yıl yüzlerce insanın hayatını kaybetmesinin sorumlusu yalnızca ihmal ve yetersiz denetimler değil; aynı zamanda bu durumun süreklilik kazanmasına göz yuman sistemdir. Denetimlerin etkin ve kapsamlı bir şekilde yapılması, öncelikle can güvenliği sağlamak için gereklidir. Aksi takdirde, her yeni kayıp, bir kez daha aynı sorunu gündeme getirecek, ancak değişim sağlanamayacaktır. Unutulmamalıdır ki, önlenebilen her ölüm, toplumsal bir kaybın önüne geçmektir.