Çılgın Türk… Atatürk’le Esaretten Özgürlüğe

Çılgın Türk… Atatürk’le Esaretten Özgürlüğe
Abone Ol

Her milli bayramda içimizde tarifsiz duygular kabarır. Bu duygular anlatılmaz, sadece yaşanır.
Vatan ve millet için canlarını feda eden, gazi olan atalarımızla ne kadar övünsek azdır.

1920’li yıllarda ülkemiz, önce 200 bin, ardından 350 bine ulaşan Yunan askeri tarafından işgal edildi.
Esareti asla içine sindiremeyen Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları, sadece “vatan, millet ve bayrak” diyerek bağımsızlık mücadelesine başladılar.

O karanlık günlerde Vahdettin ve saraydakiler, Yunan işgalinin başarılı olması için dua ediyordu.
Ancak Atatürk, milletin o anki durumuna değil, ona yakışan bağımsız ve özgür yarınlara odaklandı:
“Milletime bağımsızlık yakışır, onu sağlayacağız” diyerek yola çıktı.

Bugün TBMM’nin açılışının 105. yılını gurur ve onurla kutluyoruz.
O günün zor şartlarında bile bağımsızlığını koruyan bu millet, bugün kimseye boyun eğmez.

Atatürk’ün gözünde çocuk, milletin geleceğidir. Bağımsızlığın teminatıdır.
Bu yüzden 23 Nisan’ı, dünya çocuklarına armağan etti. 23 Nisan, dünya üzerindeki çocuklara adanmış tek bayramdır.

Millet cumhuriyet sevdasıyla yanarken, hilafet ve Abdülhamit özlemiyle yanıp tutuşanlar düşman ordularıyla işbirliği yaptı. Ancak başaramadılar.

Atatürk yılmadı. Düzensiz, şalvarlı, çarıklı Türk ordusu, tek hedef olarak Cumhuriyeti koyarak savaştı.
Yüz binlerce şehit verdik ama sonunda Cumhuriyete kavuştuk. Bu mücadele, dünyada eşi benzeri olmayan bir zaferdir.

İşte biz, böyle bir ecdadın evlatlarıyız. Gurur duymalıyız.

Atatürk Meclis’i kurduğunda Cumhurbaşkanı adayı oldu ama o seçimde bile 5-6 kişi ona oy vermedi.
Atatürk, “Cumhuriyette muhalefet olur” diyerek buna hoşgörüyle yaklaştı.

Her işe “Allah’ın izniyle” diyerek başladı. Onun inancını sorgulamak kimsenin haddi değildir.

Atatürk’ü eleştirenler, bugün o 5 kişilik muhalif grupların uzantılarıdır.
Oysa Atatürk, Türk istiklal mücadelesini adım adım yöneten bir liderdir. Ne Napolyon’dur, ne Hitler, ne Mussolini…

Bu sevgi bitmez, sadece büyür.
ATATÜRK, BAYRAK, VATAN VE CUMHURİYET SEVGİSİYLE YANAN, ÇILGIN BİR TÜRKTÜR!

**

BAYRAM DEĞİL, SEYRAN DEĞİL…

ABD eski Başkanı Donald Trump’ın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a ani ve aşırı övgüsü, ister istemez kafaları karıştırdı.

Biz millet olarak “Bayram değil, seyran değil, eniştem beni niye öptü?” diye sorarız böyle durumlarda.
Şimdi hepimiz, bu ani övgünün altında ne var diye düşünüyoruz.

Trump’ın Türkiye ziyareti söylentileri, bu dönemde ayrı bir tedirginlik yaratıyor.
Zira dünya bilir ki: Amerika, "öpmediği devletin önüne ot atmaz."

PKK belasıyla 40 yıldır boğuşan Türkiye’ye şimdi bir de Filistin yükü yüklenmek isteniyor.
Hatta, Gazze üzerinden 1 milyon Filistinliyi Türkiye’ye göndermek isteyen planlardan bahsediliyor.

Trump’ın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasına onay verdiği dedikoduları ise oldukça endişe verici.

Böyle bir dönemde Cumhurbaşkanımızın tecrübesine güvenmekten başka çaremiz yok.

Yunanistan’ın Ege’de 12 mil tartışmasını yeniden gündeme getirmesi,
Rum-Yunan ortaklığıyla Mavi Vatan’da petrol arama faaliyetleri, Türkiye’ye karşı oynanan oyunların bir parçası olabilir.

Milletimiz uyanık olmalı.
Türkün aklı test edilmez.
Bu millet, gerektiğinde tek yumruk olmayı çok iyi bilir.

**

YASAK VAR, DENETLEME YOK!

Ülkemizde hayat her geçen gün zorlaşıyor.
Bu zorluğu çoğu zaman kendimiz yaratıyoruz. Sorun sadece Nazilli’de değil, tüm ülkede var.

Araç sayısındaki hızlı artış, trafiği içinden çıkılmaz hale getiriyor.
Yetkililerin aldığı kararlar uygulanmadığı sürece bir anlam ifade etmiyor.

Nazilli’de 10.00 - 18.00 saatleri arasında çarşı trafiğe kapatıldı.
Bu karar vatandaş tarafından memnuniyetle karşılandı.
Belediye, özellikle motosikletler için park yerleri oluşturdu. Ancak uygulama eksik.

35 bine yaklaşan motosikletin çarşıya girmesi engellenemiyor. Denetim yok denecek kadar az.
Motosikletler dubaların arasından geçip çarşı içinde adeta gösteri yapıyor.

Zabıtalar görev başında değil, gölgede çay içiyor.
Peki, bu nasıl denetim? Bu anlayışla güvenlik nasıl sağlanacak?

Vatandaş denetim istiyor. Disiplinli bir şehir hayal ediyor.

**

HAKARETLE HAK ARANMAZ

Hakaretlerin sonu ne zaman gelecek? Millete saygı ne zaman duyulacak?
Demokratik ülkelerde hakaretle hak aranmaz, siyaset yapılmaz.

Siyasetçiler, halka örnek olmalı. Ama bugün siyasi liderler arasında fark kalmadı.
Kısır çekişmeler milletin sırtına yük oldu.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2011’den bu yana CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na 44 tazminat davası açtı.
Bu davalardan sadece 3’ü Erdoğan lehine sonuçlandı.
Buna rağmen Kılıçdaroğlu’nun 1.5 milyon liradan fazla tazminat ödediği belirtiliyor.

Son olarak Özgür Özel’e “Cuntacı” dediği gerekçesiyle 500 bin liralık dava açıldı.

Bu siyaset tarzı gençleri etkiliyor. 300'e yakın üniversite öğrencisi, bu sert dile ayak uydurduğu için tutuklandı.

Bu yol, Cumhuriyet Türkiye’sine yakışmaz.
Liderler, artık bu sertlikten ve hakaretten vazgeçmeli.
Dostluk ve birlik zamanı geldi de geçiyor.