Kamil Kazankaya; SİZİ BİRAZ TANIYALIM HOCAM, KENDİNİZDEN BAHSEDER MİSİNİZ? Özlenen Candar Sayın: “26 Kasım 1987 İzmir Konak doğumluyum. Babam Libyalı, annem ise Giritli. Eşim Emrah Sayın ile 2011 yılında evlendim. 2012 yılında Tanem adında kızım dünyaya geldi. 8 yaşında spora basketbol ile başladım. Atletizm’i de ekleyerek spor hayatıma devam ettim. Lise hayatıma kadar hem okul takımlarında hem de kulüp takımlarında basketbol ve atletizm branşlarında spor yaptım. Adnan Menderes Üniversitesi Beden Eğitimi Spor ve Yüksek Okulu’nu kazandıktan sonra, atletizm antrenörlüğü branşı ile tamamladım. Üniversite hayatım boyunca da; basketbol takımında, atletizm takımında, korfbol takımında ve dans takımında yer aldım”

AYDIN’A HEM BOCCE’Yİ DUYURDUNUZ HEM DE BOCCE İLE TANINDINIZ, NELER SÖYLEYECEKSİNİZ?

-“Üniversite 2. Sınıfta Bocce girdi hayatıma. 2007 yılında antrenör olarak başladım. 2008 yılında il temsilciliği ile devam ettim. 2009’un başlarında da aktif sporcu olarak görev yapmaya başladım. 2014 yılında C Milli takımına girdikten sonra, bu işi biraz daha profesyonel yapmaya karar verip, ciddiye alıp, 2016 yılında da A Milli Takımına girdim. Avrupa ve Dünya Kadınlar Şampiyonası’nda yarıştım. Aktif olarak da devam ediyorum. Her Türkiye Şampiyonası’nda ilk 3 derecesine girip madalya kazanıyorum. 1.Lig’de 3 sene yarıştık. Bu sene kulübümüzün yönetim değişikliği sebebiyle ligden çekildik. Ancak 3.Lig’den tekrar başlayıp devam etmeyi düşünüyoruz”

BOCCE DIŞINDA BAŞKA BİR SPOR DALIYLA UĞRAŞIYOR MUSUNUZ?

-“8 yıl Bocce antrenörlüğü yaptıktan sonra plates, aerobik ve zumba dalında da eğitimlerimin olduğu için, kendime spor salonu açmaya karar verdim. İncirliova’da bir salon açtım. Şuan da 1 buçuk ay oldu hala devam ediyorum. Şuan 120’ye yaklaşık bir üyemiz var. Bu da burada bir eksiğin yıllardır olmasını gösterdi bize. Bayanların rahat edebileceği bir salon açtım. Stüdyo tarzında zaten salonumuz. Kesinlikle daha zayıf bir bayan da, daha kilolu bir bayan da daha güçlü olmak için, ağrılarından kurtulmak için geliyorlar. Zaten sporun bir anlamda hastalıkların ağrıların tedavi edici özelliğinin olması. Sağlıklı yaşlanabilmeleri için bence her bireyin hareket etmeleri gerekiyor. Bir şekilde hareket etmeli insanlar. Koşabilirler, yürüyüş yapabilirler. Spor salonlarına gidebilirler” 

SPOR HAYATINIZIN EN ÖNEMLİ GELİŞMESİ NEDİR?

-“Spor hayatımda en önemli tek şey, 2011 yılında evlendim. 2012 yılında kızım Tanem dünyaya geldi. O doğduktan sonra daha çok profesyonel olmak için çabaladım. Çünkü ben spor kökenli bir insanım. Sporla yetiştim, sporla büyüdüm. Kızımın da aynı tarzla aynı disiplinle yetişmesini istediğim için ona bu şekilde örnek olacağımı düşündüm.  Aktif olarak Bocce spor branşını yapabileceğimi düşündüm ve yaşıma da uygun olduğu için, ileri ki yaşlarda da yapabileceğim için bu dalı tercih ettim. Bunun yanı sıra dart branşına da başladım. İki dalda da yaş ve cinsiyet ayrımı yok çünkü”

KIZINIZLA BİRLİKTE BİR HAYALİNİZ VAR MI?

-“Bocce branşı şuan huzurevlerinde bile var. Yarın bir gün yaşlandığımda, elden ayaktan kesildiğimde bile bocce branşını yapabilirim. Kızımdan dolayı bu işe birden girdim. İyi de yaptığıma inanıyorum. O doğduktan sonra daha çok madalya daha çok derece ve daha çok kupa kazanmaya başladım. Kızım Tanem, 5 yaşında.  Muhtemelen 3-5 yıl sonra aynı takımda yarışıyor oluruz onunla da. En büyük hayalim zaten Tanem ile aynı takımda yarışmak” 

İNSANLARA SPOR HAKKINDA BİR MESAJINIZ VAR MI?

-“Bence spor insanların hayatının her döneminde olmalı. Sağlıklı hayatlarını sürdürebilmek için, sağlıklı yaşamak için. Bu yürüyüş olabilir, plates olabilir, aerobik olabilir ya da takım sporu olabilir. Bir çok branşta veteranlar var. Ama hasta insanların, çok kilolu ya da çok zayıf insanların yapabileceği pasif spor branşları da var. Benim için en önemlisi sağlıklı yaşlanabilmeleri için, uyku, yemek, gezmek, alışveriş yapmak gibi sporu da hayatlarının bir köşesinde tutması. Salonu açtım ama aktif olarak yarışmalara devam edeceğim. Kesinlikle boccenin ardından darta da bu yıl başlayacağım. Onları hayatımdan çıkarmayı düşünmüyorum” 

BOCCE HAKKINDA BİLGİ VERİR MİSİNİZ BİZE?

-“Bocce spor dalının bazı tarihçelerde M.Ö 5OOO’li yıllarda Mısır’da ortaya çıktığı yazılıyor. Türkiye’ye 1992 yılında gelmesine rağmen, hala günümüzde, reklamı iyi yapılmadığı için, bilinmeyen bir spor branşı. El, göz koordinasyonunu geliştiren, odaklanmayı geliştiren bir spor branşı. Hem bireysel hem de takım olarak oynanabiliyor. Farklı başlıklar altında müsabakalara katılınıyor. Raffa, Volu ve Petant olarak. Bu disiplinler kendi aralarında farklı dallara ayrılıyorlar. Toplamda 8 oyun var. 8 Oyununda topları farklı ve saha ölçüleri farklı. Genelde küçük yaş grubu çocukların dikkat dağınıklığını düzeltmeleri ve odaklanmalarını geliştirmeleri, el ve göz koordinelerini geliştirmeleri ve motorik özellikleri geliştirmeleri için tasarlanmış bir spor branşı. Çocukken oynadığımız bilye, misket oyununun, biraz daha büyük toplarla, daha modernze hale getirilmiş oyunu. Yaşlılar için de oynanan oyunları var. Performans gerektiren oyunları da var. 8 oyunun farklı oynama şekilleri var. Durarak ve koşarak oyunları bulunuyor. Her yaş grubunun çok rahatlıkla oynayabileceği bir spor branşı. Kadın erkek ayrımı yok. Yaş ayrımı yok”

SİZ BOCCE İLE NASIL TANIŞTINIZ PEKİ?

-“2007 yılında bir 80 kişilik öğrenci grubu ile kursa gittik. Bu grubun içinde 5-6 arkadaşın lideri oldum. Görevi ben üstlendim. Hem antrenörleri hem sporcuları oldum. Ancak zaman içinde onlar hem maddi getirisi olmadığı için hem de vakitleri olmadığı için farklı alanlara yöneldiler. Benim çocukluğumda bilye misket oyununun ayrı bir yeri vardı. O oyunlarla büyüdüğüm için, benzettiğim için devam etmek istedim. Basketbol’dan sonra da sporu bırakmak istemediğim için ilerleyen yaşlarda yapabileceğim en güzel spor branşının bu olduğuna karar verdikten sonra Bocce ile devam ettim. Sporcular bulup yetiştirdim. Ben de sporcu olarak mücadele etmeye devam ettim. Okullarda görev yaptım. Okulların bahçelerine sahalar yaptırdım. Kulüp Başkanları ile görüştüm. Kulüplere sporcular lisansladım. Şuan da 300’e yakın sporcum vardır” 

ENGELLİ SPORCULAR BU OYUNU OYNAYABİLİR Mİ?

-“Zaten en önemlisi engelli sporcularım var bir sürü. Hem iki tane engelli okulu ile hem de özel evlerinden servis ile dağıttığımız öğrencilerimiz ve vatandaşlarımız ile çalıştık. Bu spor branşının en büyük özelliği engelli arkadaşları rehabilite etmesi. Hem kulüp bazında hem il bazında Türkiye Şampiyonaları’nın olması. Maalesef çoğu spor branşında engelli arkadaşlara çok fazla yer yok. Ya da çok maliyetli spor branşları oluyor. Ama bocce de zaman, mekan çok fark etmediği için ya da özel bir kıyafeti olmadığı için, topu olan herkesin oynayabileceği bir spor dalı. Bir pikniğe gittiğiniz zaman orada bir toprak alan var ise hemen orada, ya da plajda, evinizin bahçesinde toprak alan varsa her yerde oynayabiliyorsunuz”

HEDEFLERİNİZ NELERDİR?

- Benim öncelikle ilk hedefim, salonu açmaya ben bir anda karar verdim. Bazı olumsuzluklar yaşadıktan sonra. İki ay bir süre içinde açtım. Onun öncesinde ki hedefim milli takımda yarıştım, bu sezon tekrar milli takıma girip, millilik atamasından faydalanıp öğretmen olmaktı. Bunun için 6 aylık bir formasyon eğitimi de aldım kış sezonunda. Ancak formasyon eğitimim bitmeden spor salonu açmaya karar verdim. Şuan atanıp öğretmen olma durumunu erteledim. Spor salonunda biraz daha vakit geçirmeye ihtiyacım var. Salonumun yoğunluğundan dolayı milli takıma katılma hakkım varken bu yıl giremedim. Önümüzdeki yıllarda Türkiye Şampiyonaları’nda tekrar dereceler alıp, milli takım seçmesine katılıp tekrar ülkemizi temsil etmeyi istiyorum”

EN BÜYÜK HAYALİNİZ NEDİR?

-“Öyle hiç uçuk hayallerim olmadı ama, en büyük hayalim, benim yarıştığım disiplinde patente, bugüne kadar Türk Milli Takımı hiç derece almamış. Derece alan milli takımın içinde yer almak istiyorum. En büyük onur ve gurur verecek şey bu. İkincisi de şuan çok şirin ve çok küçük bir stüdyo açtım kendime. Bir de stüdyomu büyütüp, 20-30 kişiye değil de, aynı anda 100 kişiye dans dersi vermek istiyorum. Onun dışında çok büyük hayalim yok. Uzun uzun seneler sağlıklı büyüyüp, spor yaparak yaşlanmak istiyorum. Mesela bir huzurevine gittiğimde bir antrenör beni eğitmeye gelirse onlara “İşte bundan 40 sene önce bende yarışıyordum” demek isterim. Huzurevlerinde çalıştığım dönemde de aynı tepkilere yakın şeylerle karşılaştım. ‘Bu bizim küçükken oynadığımız misket oyunu değil mi’ diye eskiler canlanırdı. İlerde böyle hatırlayacağım güzel anılar olursa güzel olur” 

SON OLARAK, HİÇ UNUTAMADIĞIMIZ BİR AN VAR MI?

-“2011 yılında Dünya Çocukları Olimpiyatları Ankara’da yapıldı. Milli takım antrenörü olarak görev aldım. Bir tane sporcum turnuvada yarıştı. Fransa ile final maçı yapıyoruz. Çocuklar rafa disiplininde. Son top. Rakip topa vurdukları zaman sayıya gidiyorduk ve şampiyon oluyorduk. Son topu vurduk ve şampiyon olduk. Uzun bir süre ağlamıştım. En unutulmaz anlarımdan bir tanesi”
“Salonuma gelerek benimle bu güzel vakti geçirdiğiniz için siz Ses Gazetesi Spor ekibine teşekkür ederim. Güzel bir gündü, çalışmalarınızda başarılarınızın devamını diliyorum…”