Bir Annenin Günlüğü: Aradığınız hurafe ayağınıza geldi! Bitmek bilmeyen hurafeler işte burda!

Abone Ol

Ve siz sevgili anneler gebelik sürecinde dikkat etmeniz tonlarca şey var hemen sıralıyorum: “Hamile kadın hayvanlara bakmamalıdır, bebeği o hayvana benzeyebilir!” Şey ben bir kere belgesel izledim nolcak diyorsanız üzülmeyin. Onlarla ilgili de bir sürü hurafemiz mevcut. “Hamileyken sakız çiğneme çocuk çişli olur.” Sakın idrar yolu enfeksiyonu o bu düşünmeyin sakız çiğnediniz ve oldu. Balık yerseniz çocuk zeki olur yemezseniz yandınız bakmayın siz bilimin çocuğun zekasında anne ve baba belirleyicidir dediğine tüm zeka balıkta. “Gebeliğin 5. ayından sonra ortaya çıkan mide ekşimeleri bebeğin saçlarının çıkmasına işarettir.” Hadi ya, sakın nedeni anne bedenindeki değişimler olmasın! “Gamzeli çocuğun olsun istiyorsan ayva yiyeceksin” Ayva yiyin ayva… Böylece armut dibine düşer. “7 aylık doğan çocuk yaşar, 8 aylık doğan yaşamaz!” Tıp bilimine kafa atan detaylar bunlar daha ne olsun. En meşhurlarından bir bomba geliyor: “Gebeler saç kestiremez sonra bebeğin ömrü kısa olur." Hayırdır ömür biçmeye ne zaman başladınız acaba? Allah’ın verdiği canı kuaför mü alıyor tövbe estağfurullah.
Neyse bir şekilde tüm kurallara(!) özenle uyarak bu süreci atlattınız bebeğiniz doğdu. Bitti mi bitmedi tabi. Başlıyoruz! Ben beni en çok korkutan ve rahatsız edenden bahsedicem. “Lohusanın mezarı 40 gün açık kalır” Neeee! Mezar mı!! Zaten en hassas dönemde olan anneye sürekli bu cümleyle baskıda bulunmak da nedir? Neyse ki bunun bilimsel bir açıklaması var. Aslında anneye en hassas davranmanız gereken dönem. Uzmanlara göre Lohusalık, doğumdan sonra gebelik boyunca vücutta oluşan değişikliklerin gebelik öncesi döneme gerilediği süreçtir. Doğumdan sonraki ilk 6 haftayı (yaklaşık 40 gün) kapsar.
Eski sağlığınız ve gücünüze kavuşabilmeniz için lohusalık dönemini ciddiye almalısınız ve her fırsatta dinlenmelisiniz. Bu süreç hastalığın nekahat dönemine benzer. Lohusalık dönemi içerisindeki bir kadına en az yeni doğan bebek kadar özen göstermek gerekir. Bu dönemde ortaya çıkan hastalıklar hayatı tehdit eder boyutta olabilir. Bunun için halk arasında “lohusanın mezarı 40 gün açık kalır” sözü kullanılır.
Tabi keşke etrafımızdakiler de şeytan götürür cin çarpar mezar açılır demek yerine bu cümlelerle rahatlatsa içimizi. Ama maalesef hurafelerden beslenmeyi seviyoruz. Bebeğin ensesini öpme arsız olur, tırnağını kesme hırsız olur, 40 gün yalnızken uyuma al basar. Bebek doğduğunda sarı tülbent ört sarılık olmasın, sen kırmızı tülbent tak al basmasın, gece bir ışık muhakkak açık olsun lohusasın korkarsın. Bebeğin çamaşırları salı günü yıkanırsa yoksul olur. Boş beşik sallanmazmış, çocuğun başı ağrırmış.
Bebeğin ağzına tükürürsek erken konuşurmuş. Gidene güle güle deme sütün gider. Bebeğin ilk tırnağını keserken tırnağını babanın cebine koy ki babasının cebinden para araklamasın. (Buna çok gülüyorum.) Bir de tabi en olmazsa olmazımız bebek tuzlamak. Neymiş ter kokmasınmış. Peki bu kadar bebek tuzlanan bir ülkede neden otobüsler, dolmuşlar , tüm kapalı alanlar sıcağın etkisiyle bir lağım çukuruna dönüşüyor. Tuzlanmayan herkes bana mı denk geliyor da bu kokulara maruz kalıyorum. Say say bitmez bu hurafeler. Aklınıza gelen olursa paylaşmakta çekinmeyin lütfen.
Zihnimiz bu önerilerin yanlış olduğunu "bastıra bastıra söylese de" gönlümüzün bir köşesi bunlara inanmakta direnir. Hurafe veya boş inanç dediğimiz etrafımızı saran bu tehlikeli bilgiler özellikle gebelik döneminde bizleri derinden etkilemeye devam eder.
Diyanet İşleri Başkanlığı da hurafelere karşı savaş açtı. Halkı hurafelere karşı bilinçlendirmek için kolları sıvayan Diyanet, bu amaçla "21. Yüzyıl Türkiyesinde Hurafeler" adı altında kitap hazırladı. Okumanızı tavsiye ederim.
Diyanet, cenazenin 7., 40., 52. gecesi ile ölüm yıldönümünde hatim ve mevlit okutmayı, türbe ve yatırlardan medet ummayı, yeni doğan çocuğun dindar olması için göbek bağının cami avlusuna bırakılmasını hurafe saydı. Diyanet'e göre nazar boncuğu ve muska takmak, loğusa kadını kırkı çıkana kadar yalnız bırakmamak, cami duvarını öpmek, iki bayram arası nikahı uğursuzluk saymak da hurafe.
“Bilgisizlik, hurafelerin tuzağına iter. Daha çok inanç boşluğundan kaynaklanan ve insanları Allah'tan başka varlık ve güçleri kutsallaştırmaya götüren hurafeler dini hayatı zayıflattığı gibi ruh sağlığını da olumsuz yönde etkilemekte, ayrıca insanları bilimsel anlamda geri kalmaya mahkûm etmektedir.” diyor yazarımız. Gerisini size bırakıyorum.
Sevgiyle kalın..