RÖPORTAJ: ZİYA GÜNDÜZ
Ahiretimizin ebedi bayram olması için, hayatımızın ebedi ramazan iklimi eşliğinde sürümesi gerekiyor. Hayatı her gün ramazan olanın, ahireti bayram olur. Bu vesileyle gayretlerine, çabalarına yakından şahit olduğumuz İstanbul Çekmeköy Müfütüsü Vehbi Akşit hocayla ramazanın bize kazandırdıkları, ramazan bereketini ve ramazan sonrasını konuştuk. Vehbi Akşit, “Unutmamalıyız ki, her günümüzü Cuma, her gecemizi Kadir, her ayımızı Ramazan yapmak bizim elimizdedir” dedi.
Ramazan ayının diğer aylardan farkını ve önemini anlatır mısınız?
Evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennem azabından kurtuluş olan Ramazan ayı, Kur’an’da ismi geçen ve değerine vurgu yapılan tek aydır. İslam’dan önce de aynı şekilde isimlendirilmiş bir aydır. İnsanlara doğru yolu gösteren Kur’an-ı Kerim Ramazan ayı içinde ve Kadir Gecesinde, Hazreti Muhammed (s.a.s.)’e indirilmeye başlamıştır. Müslümanlara farz olan oruç bu ayda tutulduğu için Ramazan ayı büyük bir öneme sahiptir. Bu ayın özellikleri Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilir: “Ramazan ayı, içerisinde insanlara ilahi mesajları açıkça ortaya koyan, tevhitle şirki ayırt eden Kur’an’ın, elçimiz Muhammed’e vahyin gelmeye başlandığı önemli bir aydır. Bu aya girdiğinde hepiniz oruç tutunuz. Yolcu veya hasta olanlar, tutamadıkları oruçları başka zaman da tutabilirler. Böylece oruç tutamadığınız günleri daha sonra tamamlamış, sizleri bu tevhide yönlendiren Allah’a şükretmiş, O’na olan kulluk görevinizin bir kısmını ifa etmiş olursunuz. Allah sizin için zorluk değil kolaylık ister.” (Bakara Suresi 2/185) Ramazan ayının diğer aylardan farkı, Kur’an bu ayda Peygamber Efendimize inmeye başlamıştır. Peygamberlik Ramazan ayında verilmiştir. Bu aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi Ramazan ayındadır. Teravih namazı Ramazan ayında kılınır. Ramazan ayında cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır, şeytanlar da zincire vurulur. Ramazan ayında inanarak ve sevabına Allah’tan bekleyerek oruç tutanların günahları affedilir. Ramazan ayında sevaplar kat kat yazılmaktadır. Ramazan mukabele ayıdır. İtikaf ibadeti Ramazan ayında gerçekleşir. Fitre Ramazan ayına mahsus bir ibadettir. Ramazan sabır, dua ve tevbe ayıdır. Ramazan paylaşma ve iyilik ayıdır. Ramazan iftar sevinci ve sahur bereketidir. Ramazan Ümmeti Muhammed’in ayıdır.
Bu mübarek ay bize neler kazandırdı?
Ramazan ayı bizlere çok şeyler kazandırdı. Öncelikle vakitlerimizi tanzim etti. Ramazan’dan önce sahurun, iftarın vaktinden habersiz, istediğimiz zaman yiyip içerken bu belli bir programa bağlandı. Yemeklerimiz artık iki vakitte iftar ve sahur vaktinde yenmeye başladı. İftardan önce, sofra kurulmuş, üzerinde envâi çeşit yiyecekler hazır olduğu, bizi onları yemek için engelleyecek hiçbir insan olmadığı halde, Allah’a olan saygımızdan, ezan okunmadan elimizi sofraya götüremedik. İbadetlerimizde bir düzen hâkim oldu. Günde beş vakit namazımızı cemaatle kılmaya devam ettik. Cemaat şuuruna vardık. Aynı safta, aynı kıbleye yönelerek, bizleri yaratan ilâhî gücün sahibi Allah’ın huzurunda bir fâni kul olduğumuzu tekrar tekrar yaşadık. Teravih namazlarımızı bu yıl pandemiden dolayı evimizde kıldık. Kimimiz evde ailesi ile cemaat yaparak namazlarını kıldı. Böylece evlerimizi de mescide çevirmiş olduk.
Ramazan ayı diğer insanlarla ilişkimizi nasıl etkiledi?
Peygamber Efendimiz Ramazan ayı girdiğinde manevi yaşantısına daha da önem vermiş ve her zamankinden daha cömert davranmıştır. Ramazan ayının son on gününe girdiğinde geceleri her zamankinden daha yoğun bir şekilde Allah’a kulluk ederek değerlendirmiş, ev halkını gece ibadeti için uyandırmış, kendisini de tamamen ibadete vermiştir. Bugün bizler de Peygamberimizin bu uygulamasını dikkate alarak, Ramazan ayında öncelikle hane halkı ile olan ilişkilerimizi daha bir düzene koymuş olduk. İftar ve sahur sofralarında birlikte olduk. Evde aynı zamanda yemek yeneceği için herkes işin ucundan tutmaya çalıştı. Ramazan aynı zamanda çarşı pazarda alışveriş yaptığımız için, birçok insanla, meslek sahibi ile irtibat kurduğumuz bir ay. Gerçi bu yıl çoğu alışveriş internet üzerinden oldu. Sipariş verilip eve getirilen hizmetlerle bu yıl daha fazla tanıştık. Küçük yerlerde alışveriş yaptığımız insanlarla küçük ve güzel muhabbetler kuruldu.
Ramazan’da sahur ve iftar önemli bir yere sahiptir. Sahur ve iftar bize ne gibi mesajlar verir?
Evimizde ailemizle birlikte, iftar saatini bekledik. Bu arada dini yayın yapan televizyon programlarını izledik. Değerli hocalarımızın Ramazan sohbetlerini dinledik, okunan Kur’an-ı Kerim’i, ilahileri ve kasideleri dinledik. Okunan ezan ile, iftar duası ile oruçlarımızı açtık. İftar vaktini beklerken ne kadar sevinçli oluyoruz değil mi? Bir an evvel ezan okunsa da dilimiz, damağımız suya hasret dudaklarımız suya kavuşsa diye… Aklımıza hemen Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’in bir hadisi geliyor: “… Oruçlu için iki sevinç vardır: Biri iftar ettiğinde, diğeri de Allah’a kavuştuğu vakittir.” [Buhari, Savm 2, 9; Müslim, Sıyâm 164 (1151)] Cenab-ı Allah bize iftar vaktinde duyduğumuz sevinci, O’na kavuştuğumuz zaman da yaşatır inşallah…Rasülullah (s.a.s.)’in tavsiyesine uyarak sahur yemeğinin bereketinden [Buhari, Savm 20; Müslim, Sıyâm 45 (1095); Nesâî, Savm 18.] istifade etmek için kimimiz sahura kadar yatmadı, kimimiz biraz uyudu sonra kalktı ve sahur yemeğini yedi. Oruca hazırlık amacıyla gece yarısı sahura kalkmak, diğer zamanlarda düzenli olarak gece ibadeti (teheccüd) yapamayanlara bu ibadeti ifa ve gece vakti tefekkür etme imkânı vermektedir. Ehli Kitab’a muhalefet ederek, onların oruçları ile bizim orucumuz arasındaki farkın sahur yemeği olduğunu hatırladık. [Tirmizi, Savm 17 (708)] Sahurda ve iftarda gerine gerine yiyip de: “Ya! İşte bunu bulamayanlar da var. Şükürler olsun. Allah bulamayanlara da versin…” türünde bir şükürde bulunmadık. Çünkü hakiki şükrün; fakire, yetime, kimsesize yediğinden yedirmekle, giydiğinden giydirmekle olduğunu kavradık. Oruçlu iken bir şey yiyip içmediğimiz için ağzımızda tuhaf bir koku oluşuyor. Ağzımız kokuyor. Fakat bu ağız kokusu Allah katında misk kokusundan daha hoştur. [Buhari, Savm 2, 9; Müslim, Sıyâm 164 (1151)] Bu durum Allah’ın oruçluya verdiği değeri göstermekte, ağzının kokusunu misk kokusundan daha hoş kabul etmektedir.
Malum bilindiği üzere ramazan ayında sadaka, fitre ve zekât verilir. Bu konuda ne söyleyeceksiniz?
Ramazan ayına özel ibadetlerden olan fıtır sadakası (fitre) mali durumu belli bir düzeyde olan Müslümanlarca bu ayın sonunda ve Ramazan Bayramından önce ihtiyaç sahiplerine ödenir. Böylece hem fakir Müslümanların daha rahat bir bayram geçirmeleri temin edilir hem de bu sadakayı veren kimselerin manen arınmaları mümkün olur. Hazreti Peygamber, Ramazan ayında yapılan yardımların öteki aylara göre daha faziletli olduğunu ifade etmiştir. (Tirmizi, Zekât, 28) Bundan dolayı, Müslümanlar zorunlu olmamakla birlikte zekâtlarını bu ayda ödemeyi âdet haline getirmişlerdir. Bizler de zekât ve fitrelerimizi ihtiyaç sahibi kardeşlerimize vererek, onların evlerinin de şenlenmesine vesile olmanın sevincini yaşadık. Fakir fukarayı gözeterek, pandemiden dolayı belki iftar sofrası kuramadık ama iftarlık anlamında Ramazan paketleri hazırlayarak fakirlere teslim ettik. Böylece iftar ettirmiş olduk. Üstelik bu sebeple oruçlunun sevabından hiçbir eksilme olmayacağını da kavradık. [Tirmizi, Savm 82 (807); İbn Mâce, Sıyâm 45 (1746)]
Ramazan ayının maddi ve manevi yararları nelerdir?
Peygamberimiz Ramazan ayının Müslümanlar için önemine dikkat çekmiş, bu ayın faziletini, bu aya özgü olan oruç ibadetinin önemini ifade etmiştir. Mübarek aya girildiğinde, cennet kapılarının açıldığını, cehennem kapılarının kapandığını ve şeytanların da bağlandığını müjdelemiştir. (Buhari, Savm 5) Ramazan ayı günahlarımızın döküldüğü, yandığı mübarek bir aydır. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutan kimsenin geçmiş günahlarının bağışlanacağının müjdelenmesi (Buhari, Savm, 6; Müslim, Salatü’l-müsafirin, 175) manevi yönden Müslümanları rahatlatmaktadır. Kimin günahı yoktur ki. O yüzden Ramazan ayı günahlarımız affettireceğimiz önemli bir aydır. Ramazan Müslümanların bedenen aç kalmalarına rağmen manevi bakımdan arınmalarına vesile olan bir aydır. Çünkü oruç Hz. Peygamberin ifadesiyle günahlara kalkan vazifesini gören bir ibadettir. (Buhari, Savm, 2; Müslim, Sıyam,163) Ayrıca Müslüman toplumlarda Ramazan ayında suç oranlarının düşmesi de bunun bir göstergesidir.
Ramazan ayı Kur’an ayı olmasından dolayı neler yapmalıyız?
Ramazan ayında zamanını Kur’an-ı Kerim’i daha çok okuyarak, dinleyerek geçiren ve oruç vasıtasıyla hatalardan arınmaya çalışarak manevi yaşantısını kuvvetlendiren müminlerin değişik müjdelere erişecekleri Hz. Peygamber tarafından dile getirilmiştir. Allah’ın insanlığa bir lütfu olan Kur’an-ı Kerim’in bu ayda indirilmeye başlamış olması Ramazan ayının en belirgin özelliğidir. Bu yüzden “Kur’an ayı” da denilen Ramazan’da Kur’an’ı çokça okumak, ayetleri üzerinde düşünmek ve ondan aldığı ders ve ölçüleri uygulamaya çalışmak her zamankinden daha faziletli kabul edilmiştir. Hz. Peygamberin Cebrail ile karşılıklı Kur’an okumasına dayanan “mukabele” uygulaması da Müslüman toplumlarda hala devam eden bu aya mahsus geleneklerimizdendir. Kur’an-ı Kerim’de “bin aydan daha hayırlı” olduğu bildirilen (Kadir Suresi 97/3) Kadir gecesi Ramazan ayı içerisindedir. Rasül-i Ekrem Efendimiz, bu Kadir gecesinin Ramazan’ın son on gününde aranması gerektiğini ifade etmiş ve Hazreti Aişe’ye bu gece Allah’a şöyle dua etmesini tavsiye etmiştir: “Ey Allahım! Sen affedicisin, cömertsin, affetmeyi seversin, beni affet” (Tirmizi, Daavât, 84; İbn Mâce, Duâ, 5)
Ramazan’la ilgili bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?
Ramazan ile ilgili birçok hatıram var. Ancak beni en çok etkileyeni sizlerle paylaşmak istiyorum. 2016 Ramazan ayı idi. Bir dernek başkanı kardeşimiz Kuşadası Müftülüğüne gelerek beni iftara davet etti. “Hocam ne zaman müsaitseniz, tarihini siz belirleyin, biz sizi ağırlamak, misafir etmek istiyoruz.” dedi. Ben de uygun olan bir tarih söyledim. O tarihte bir araya gelmek için sözleştik. Dernek Başkanı kardeşimiz ayrıca bana “Hocam, o akşam eğer yarım saat önce gelirseniz, sohbet ederiz, sizlere danışmak istediğimiz bazı konular var” dedi. Ben de tamam dedim. İftar zamanı geldi çattı. İftar Kuşadası Hilton otelde yapılacaktı. Daha önce birkaç toplantı vesilesi ile bu otele gitmiştim. Yarım saat önce otele geldim. Birkaç program vardı otelde. Bizim katılacağım derneğe ayrılan yere ulaştım. Dernek Başkanı beni kapıda karşıladı. İftara gelen ve dernek üyesi olan misafirlerle de tanıştık. İftara kalan zaman içinde, otelin terasına geçtik. İftara 20 dakika var. Muhabbetin en koyu zamanında, garson geldi. “Efendim hoş geldiniz, iftardan önce ne alırsınız” dedi. Bu duruma çok şaşırdım tabii ki, hiç böyle bir durumla karşı karşıya kalacağımı düşünmemiştim. Teşekkür ederek, oruçlu olduğumuzu, iftardan sonra inşaallah, dedim Ramazan ayında böyle bir teklifin, yemekten önce dense anlayacağım, ama hem iftar deyip hem de iftarın ne olduğunu bilmeyen bir garsonun durumuna çok üzüldüğümü ifade etmek isterim.
Ramazan’dan sonra hayatımız nasıl olmalıdır?
Ramazan ayından hemen sonra gelen Şevval ayı var. Şevval ayı da aslında önemli bir ay. Ramazan Bayramı’nı idrak ettikten sonra, farz olan oruç ibadeti de sona eriyor. Ramazan ayında camide namazlarını beş vakit kılmaya alışanlar, bu tadı aldıktan sonra bir daha bırakamıyor. Cami cemaatine katılanlar oluyor. Manevi anlamda cami cemaati artıyor. Bir de Peygamber Efendimiz “Allah katında amellerin en makbulü az da olsa devam üzere yapılanıdır.”(Hadis için bk. Buhârî, İman 32; Müslim, Müsafirîn 215-218, Münafıkın, 78)Hadîs-i şerîf ibâdete devamı teşvik etmektedir. Ve anlaşılıyor ki sürekli yapılan az ibâdet, bir müddet sonra kesilen çok ibadetten daha hayırlıdır. Çünkü sürekli yapılan ibâdet, az bile olsa Allah'a itâat, zikir, murakabe, niyet ve ihlâsı devam ettiriyor demektir. Bu devam sayesinde az amel devam etmeyen çok ameli kat kat geçer. Hz. Eyyüb el-Ensarî’den rivayetle Peygamber (s.a.s.) Efendimiz:“Bir kimse Ramazan ayı orucunu tutar ve ona ilaveten Şevval ayında altı gün oruç tutarsa bütün bir seneyi oruçla geçirmiş gibi olur” buyurmuştur.[ Müslim, Sıyâm 204, (1164); Tirmizi, Savm 53, (759); Ebu Dâvud, Savm 58, (2432)]Ramazan orucundan sonra Şevval ayında da altı gün oruç tutmakla, bütün sene oruç tutmuş gibi mükafat verilmesi, yapılan ibadetler ve taatler on misli katlandığı içindir. Çünkü Cenab-ı Hak:
“Her kim hayırlı bir işle gelirse, kendisine, onun on misli sevab vardır.”[ En’am,6 /160.] buyurmaktadır. Öyle ise tutulan bir ay, 30x10=300 gün yani oruç on ay yerine geçer. Altı günün on misli de altmış gün yani iki ay olur, ikisini toplarsak, hepsi 360 (üç yüz altmış) eder. Ki, miladi-şemsi takvime göre sene 365 gündür. Yani bu müslüman, 365 günün 360’ını oruç tutmuş olarak geçirecek. Niye 365 değil de 360 denilirse, cevabı şudur: Çünkü bu beş gün bayram günleridir. Bir gün Ramazan, diğer dört gün de Kurban Bayramıdır. Bu beş günde oruç tutmak haramdır. Yüce Allah’ın katında her şey bir ölçüye göredir. Demek oluyor ki, Ramazan ayında orucunu tutup, Şevval ayında da altı gün oruç tutan bir Müslüman senenin tamamında oruç tutmuş sayılacaktır. Bu orucun meşru kılınmasındaki sır şudur: Ramazan ayının peşindeki oruç, farz namazların peşinden kılınan sünnet namazları gibidir. Nasıl ki bu sünnetler, farzlardan olması muhtemel kusurları telâfi ediyorsa, Şevval ayında tutulan oruç da Ramazan orucunda bulunması muhtemel kusurları telâfi eder. Ayrıca oruç ibadetinden usanılmadığı da ifade edilmiş olur.
Peygamber Efendimizin Ramazan ayını değerlendiremeyenler için “Burnu yere sürtünsün” şeklinde bir hadisi var. Onu izah eder misiniz?
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bir keresinde minbere çıkarken, her adımda "âmin" dedi: Bir adım çıktı, "âmin..."; bir adım daha çıktı, "âmin..."; bir adım daha çıktı, "âmin..."Hutbesi bittikten sonra: "Yâ Rasûlallah! Minbere çıktığınız zaman 'âmin' dediniz, her adımınızda bunu neden söylediniz?" diyerek sebebini sordular. Buyurdu ki: "Cebrail (a.s.) üç dua etti, ben de onlara amin dedim.
Birncisi: Cebrail (a.s.): 'Annesine, babasına veya sadece onlardan birine ulaşmış bir evlat, (onlara güzel hizmet edip, onların hayır duasını alıp) cenneti kazanamadıysa, ona yazıklar olsun/burnu yerde sürtünsün!' dedi, ben de amin dedim.”Demek ki insanın bir evlat olarak, anne babasının rızasını kazanması, onların elini öpmesi, gönlünü alması, hizmet eylemesi, böylece cenneti kazanması gerekiyor. Ve bu yoldan cenneti kazanmak çok da kolaydır. Buna rağmen bunu başaramayana, anne babasının rızasını almadığı için cennete giremeyene yazıklar olsun ve olacaktır.
İkincisi: "Cebrail (as): 'Sen peygamber olarak bir insanın yanında anıldığın zaman, sana salat-ü selâm getirmezse; ona yazıklar olsun!.. Onun burnu yere sürünsün!' dedi. Ben de ona amin dedim."
“Muhakkak ki Allah ve melekleri Peygambere hep salat (rahmet ve sena) ederler. Ey iman edenler! Siz de ona salat edin ve tam bir içtenlikle selâm verin.”(Ahzab, 33/56) mealindeki ayet de salavat-ı şerifenin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Allah’ın bu açık teşvik ve davetine rağmen, yanında ismi anıldığı halde Peygamber Efendimize (s.a.s.) salavat getirerek kısa yoldan büyük sevaplar kazanmayı düşünmeyen kimse, herhalde “yazıklar olsun”u çoktan hakketmiştir.
“Üçüncüsü: "Cebrail (a.s.): 'Ramazan’a eriştiği halde bir insan, buna Ramazan’ın feyzinden, bereketinden istifade edememiş, Ramazan gelmiş geçmiş de hâlâ Allah'ın mağfiret ettiği bir kul olamamışsa, Allah'ın affını, mağfiretini kazanamamışsa; yazıklar olsun o kula!.. Burnu yerde sürtsün!' diye dua etti. Ben de ona âmin dedim.” (bk. Buharî, el-edebu’l-müfred- 1419/1998, Riyad- 1/338; Taberanî-evsat- h. no: 8994; Bezzar, h. no: 1405; Mecmau’z-zevaid, 10/164)
Hocam, son olarak konumuzla ilgili neler söylemek istersiniz?
Fatih Sultan Mehmed Han, “İnsanlara dinin nedir? Oruç tutuyor musun? Namaz kılıyor musun? gibi Allah’ın soracağı soruları sormayın. İnsanlara “Aç mısınız? Bir şeye ihtiyacınız var mı? Bir derdiniz var mı?” gibi kulun soracağı sorular sorun, diyor.
Allah, Ramazan ayında açın halinden anlamamızı sağlamak için orucu farz kıldı. Ne kadar oruç tutarsak tutalım, günün sonunda tıka basa yiyebileceğimiz için, açın halinden hiç anlamayacağız. O yüzden orucun mesajını çok iyi anlamalıyız. Oruç der ki bize; Niyetim sizi aç bırakmak değil… Niyetim size açın halini anlatmak. Birçok Ramazan ayını idrak etmiş bir hanımla beyi konuşuyorlarmış. Bey hanımına: “Hanım acaba bunca senedir Ramazan-ı Şerifi hiç memnun edebildik mi?” diye sormuş.
Hanımı: “Ah Bey düşündüğün şeye bak, mübarek hiç memnun olmasaydı her sene on gün önceden gelir miydi?” demiş. Sonuç olarak Ramazan ayı bize burada sayılmayacak kadar kazançlar sağlamaktadır. Biz burada bir kısmına değinmeye çalıştık.
Önemli olan Ramazan ayında kazandığımız güzel özellikleri, Ramazan’dan sonra da devam ettirmektir.
Unutmamalıyız ki, her günümüzü Cuma, her gecemizi Kadir, her ayımızı Ramazan yapmak bizim elimizdedir. Yeter ki biz, bu mübarek gün, gece ve ayları değerlendirmesini bilelim.
Ne mutlu, Ramazan ayına ulaşıp, onun kıymetini bilip, hakkıyla değerlendiren ve mükâfat olarak da bayrama ulaşanlara… Ne mutlu…
Bu vesile ile, Ramazan-ı Şerifinizi, Kadir Gecenizi ve Ramazan Bayramınızı tebrik ediyor, her iki cihanda saadetler diliyorum.
VEHBİ AKŞİT KİMDİR?
İstanbul Çekmeköy İlçe Müftüsü 1968 Adapazarı doğumlu, 1986 Adapazarı İmam Hatip Lisesi Mezunu 1990 Bursa İlahiyat Fakültesi Mezunu. 1995 Konya Selçuk Dini Yüksek İhtisas Eğitim Merkezi Müftü ve Vaizler Kursu 3. Dönem Mezunu 1997 Konya Selçuk Üniversitesi Din Eğitimi alanında Yüksek Lisans. Diyanet İşleri Başkanlığı'nda İmam Hatip, Müezzin Kayyım, Kur'an Kursları Müdürü, Vaiz ve Müftü olarak görev yaptı. Muş Korkut, Malatya Pütürge, Afyon Başmakçı, Aydın Kuşadası ilçelerinde Müftü olarak görev yaptı. Halen İstanbul Çekmeköy İlçe Müftüsü olarak görev yapan Vehbi AKŞİT, evli ve iki çocuk babasıdır. Çalışmalarını www.vehbiaksit.com.tr internet sitesinde yayınlamaktadır.