ADÜ Çine Meslek Yüksekokulu Tarımsal İşletmecilik Programı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Okan Atay, yaklaşık 28 yıldır üniversitede görev yaptığını söyledi.
Keçicilik üzerine 20 yıla yakın süredir projeler yürüttüklerini belirten Atay, proje ekibinde, şu anda Macaristan Szeged Üniversitesi’nde konuk öğretim üyesi olarak bilimsel çalışmalarına devam eden Prof. Dr. Özdal Gökdal, ayrıca aynı birimde görev yapan Doç. Dr. Vahdullah Eren ve Öğretim Görevlisi Ali Kemali Özuğur’un yer aldığını söyledi.
Başlangıçta yöredeki Kıl keçi popülasyonunun ve yetiştiricilik altyapısının tanımlanması amacıyla başlayan çalışmaların, zamanla ıslah projesine dönüştüğünü belirten Atay, Kıl keçiler ile Alpin ırkının melezlenmesiyle daha verimli bir genotip üretmeyi hedeflediklerini ifade etti.
MADRAN DAĞLARI’NDAN İLHAM: “MADRAN KEÇİSİ”
Prof. Dr. Atay, ıslah çalışmalarının yürütüldüğü Kavşit Köyü’nün Madran Dağları eteklerinde bulunması nedeniyle oluşturacakları yeni keçi tipine “Madran Keçisi” adını verdiklerini dile getirdi.
“Madran Keçisi” projesinin temel hedefinin, iklim değişikliklerinden daha az etkilenecek ama aynı zamanda yüksek süt verimliliğinde bir tip oluşturmak olduğunu belirten Atay, bilimsel yöntemlerle keçiciliğin sürdürülebilir hale getirilebileceğini vurguladı. Atay, “Bölgeye özgü, zorlu koşullara uyumlu ve yüksek verimli bir genotip hedefliyoruz” dedi.
KÜRESEL ISINMA KEÇİCİLİĞİ ÖNE ÇIKARIYOR
Küresel ısınmanın bitkisel ve hayvansal üretim üzerindeki etkilerine de dikkat çeken Atay, “Dünyada sığır ve koyun sayısı durağanlaşırken, keçi sayısı ve yetiştiriciliği büyük artış gösteriyor. Keçinin ve ürünlerinin değeri de giderek artıyor. Bunun nedeni, keçinin ürünlerinin kalitesi, zorlu doğa koşullarına, yem kıtlığına ve sıcaklıklara karşı üstün adaptasyon yeteneğidir” dedi.
AYDIN’DA KEÇİ SAYISINDA DÜŞÜŞ
Prof. Dr. Atay, dünyada keçi sayısı yüzde 300’lere varan artışlar gösterirken, Türkiye genelinde keçi sayısının son 10 yılda sabit kaldığını ancak Aydın’da ciddi bir azalma yaşandığını vurguladı. Atay, “2015 yılında 98 bin olan keçi sayısı, bugün 70 bine gerilemiş durumda. Bu, yüzde 25’lik bir düşüş anlamına geliyor ve keçi yetiştiriciliği açısından bölgesel bir erozyon olduğunu gösteriyor” ifadelerini kullandı.
KEÇİCİLİĞİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER
Keçi yetiştiriciliğinin nesilden nesile geçmemesinin en büyük sorunlardan biri olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Atay, “Çobanlık meşakkatli bir meslek, itibarı düşük ve artık babadan oğula aktarılmıyor. Gençler bu işi yapmak istemiyor. Karlılık azaldı, keçi etine olan talep düştü. Pazarın taleplerine yanıt verecek refleksi de gösteremedi yetiştiriciler. Bu da hem mevcut çobanları hem de yeni nesli keçi yetiştiriciliğinden uzaklaştırdı. Bu gidişle meslek, ‘son çobanlarla’ birlikte yok olma riskiyle karşı karşıya” diye konuştu.
Atay, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “Bu azalmanın önüne geçmek için devletin kırsal yaşamı bir bütün olarak görmesi gerekir. Köyde ve kırsalda yaşamayı özendirecek tedbirler alması ve teşvikler vermesi gerekir. Köy ve şehir arasında yaşam kalitesi anlamında farkları azaltması, gerçek anlamda kooperatifçiliğin oluşturulması ve köylünün hem üretici hem de sanayici olmasını sağlamalıdır. Bu yaklaşım, sadece keçicilik değil diğer tüm bitkisel ve hayvansal üretim kollarında çok olumlu sonuçlar verecektir, ama daha fazla geç kalınmamalıdır.”